15 Haziran 2009 Pazartesi

BEDENİNİZLE BARIŞIN

Bir sabah aynanın karşısına geçtiğinizde gördüklerinizden memnun kalmazsanız sinirinizi bozmayın!


Beğenmediğiniz, hoşunuza gitmeyen sorun gibi hissettiğimiz şeylerden kurtulmaya karşı da fazla direnmeyin. Saçlarınızın dökülmesi sizi mutsuz mu ediyor? Saç ektirin. Gıdığınızdaki sarkmalar, gözaltlarınızdaki torbalar canınızı mı sıkıyor? Düzelttirin. Fazla yağların yarattığı kıvrımlar gözünüze mi takılıyor, kilo verin. Yeter ki kendinizi iyi hissedin, huzurlu hissedin, sevin. Çünkü sağlıklı bir ruh halini sürdürebilmenin yolu bedeniyle barışık olabilmekten geçiyor.

STRES GÖBEK YAPIYOR

Beynin duygusal tepkileri yalnızca bedenle de sınırlı değil. Bu tepkiler göbeğinizde yağ depolanmasına da yol açabiliyor. Araştırmalar stres arttıkça özellikle bel ve karın çevresinde biriken yağların çoğaldığını gösteriyor. Stres yağları yalnızca deri ve deri altı bölgede birikmiyor. Kaslarınızın arasında karnınızın içinde mide bağırsak çevresinde de toplanıyor. İşin kötü yanı duygusal yağların daha çok karnın iç bölgesinde depolanan yağlar olması. Çünkü iç yağ miktarı arttıkça “omentum” isimli yağ organcığı kalınlaşmaya başlıyor. Normalde bir eşarp inceliğindeyken bir minder kalınlığına ulaşabiliyor. Omentumunuz kalınlaştıkça biracı göbeği büyümeye (cankurtaran simidi genişlemeye cankurtaran olmaktan çıkıp sağlık sorunları oluşturmaya) başlıyor.
Bu durumun birinci nedeni stres hormonlarındaki artış. Stres hormonları özellikle kortizol arttıkça omentumun yağ depolama yeteneği artıyor. Kısacası kronik stres yalnız hipertansiyon, kalp hastalığı olarak değil, bazen göbek kiloları olarak da geri dönebiliyor.

DUYGUSAL YEMELER

Duygusal sorunların yeme bozukluklarına yol açtığı da iyi bilinen bir gerçek. Kilo sorunu olanların çoğunda geri planda duygusal nedenli yeme atakları var. Sinirini stresini öfkesini endişesini yalnızlığını başarısızlığını ve başka ruhsal sorunlarını aşmak isteyenler farkına varmadan yiyecekleri bir mutluluk bir rahatlama aracı haline getirebiliyor. Ayrıca baskı altında kalanlarda, iç  çatışmalarını çözümlemekte zorlananlarda, uyku sorunu yaşayanlarda, depresyon problemi olanlarda da duygusal kökenli yeme bozuklukları beklenenden daha sık görülüyor.
Eğer bir gün aynanın karşısındaki görüntünüzden siz de hoşlanmazsanız hemen metabolizmanızı suçlamaya, hareketsizliğinizi bahane etmeye kalkmayın. Ruhsal-duygusal kökenli bir yeme bozukluğu ya da strese bağlı omentum yağlanmanız olabilir. Bunları çözmeden fazla kilolarınızdan kalıcı bir şekilde kurtulamayacağınızı unutmayın. Ruhsal sorunlarınızı çözümlemedikçe (en azından  baş etmenizi sağlayacak davranış değişiklikleri geliştirmedikçe) kilonuz üç aşağı beş yukarı aynı kalacaktır.

İyotlu tuz mu normal tuz mu

Ülkemiz dünyada guatr sorununun en yaygın olduğu yerlerden biri. Bunun nedeni sularımız ve toprağımızın iyottan fakir olması. Bu sorun dünyanın başka ülkelerinde de (İsviçre) vardı ama onlar 70-80 yıl önce ekmek ve tuzlarına iyot ekleyerek bu sorunu çözdüler. Biz her konuda olduğu gibi bu alanda da geç kaldık. Sağlık Bakanlığı ancak 1998'de gıda kodeksinde üreticilere sofra tuzlarını iyotla zenginleştirmeleri zorunluluğunu getirdi. Bu gelecek neslin guatrdan korunması bakımından son derece önemli bir adım oldu. Bugün çoğumuz iyotlu tuz kullanıyoruz. Dörtte bir tatlı kaşığı iyotlu tuz kullanmamız günlük iyot ihtiyacımızın en azından yarısını karşılayabiliyor. İyot eksikliği sorunu yalnızca guatrın önlenmesinde değil, zekâ geriliğinin engellenmesinde de önemli. Araştırmalara göre iyot eksikliğine bağlı zekâ geriliği, önlenebilir zekâ geriliklerinin birinci nedeni. Bu nedenle çok özel bazı durumlar dışında (Haşimoto hastalığı gibi) evinizde iyotlu tuz kullanmanızda yarar var. Sağlık geçmişinde tiroid kanseri olanların da iyotlu tuzdan uzak durmalarında fayda var.

Beslenme ve kısırlık: Son haberler

Yeni yapılan çalışmalarda gıdalarında bazı önemli besin maddelerini ihmal edenlerde kısırlık ihtimalinin arttığı gösterilmiştir. Harvardlı araştırmacıların yaptığı bir araştırmada kısırlık sorunu çeken çiftlerin yüzde 80'inde meyve-sebze gibi antioksidan içeren besinleri az tükettikleri belirlenmiştir. New York Tıp Akademisi'nin araştırmasında ise C ve E vitamini yetersizliğinin erkek kısırlığında etkili olduğu görülmüştür. Hastalara günde 1000 mg. C vitamini verildiğinde sperm sayımlarının arttığı gözlenmiştir. Selenyum'un da sperm hareketini ve yumurtaya ulaşma kabiliyetini arttırdığı belirlenmiştir. Kanda yüksek cıva seviyesi olanlarda da sperm sayısının azaldığı görülmüş ve cıva içeren dip balıklarının aşırı tüketilmemesi önerilmiştir. Kilo sorununun da hem kadında hem erkekte kısırlık problemini kamçıladığını artık çok iyi biliyoruz. Bu nedenle ideal vücut ağırlığına ulaşmanın önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Diyabete menopoz eklenirse
Adetlerin bitmesi ile diyabetli bir hastayı daha sıkıcı bir dönem bekleyebilir.
Bu dönemde bazı değişiklikler olabilir:

Kan şekeri seviyelerinde değişiklikler: Östrojen ve progesteron hormonları hücrelerin insüline karşı cevabını etkilemektedir. 
Menopoz'da hormon seviyelerindeki değişiklikler kan şekerinde oynamaları tetikleyebilir, eğer şeker kontrolden çıkarsa diyabet komplikasyonlarına yakalanma ihtimalleri artar.

Kilo alımı: 
Menopozda bazı kadınlar kilo alırlar, bu da insülün veya ağızdan alınan diyabet ilaçlarına ihtiyacı artırabilir. 

Enfeksiyonlar: 
Menopozda östrojen düşmesi vajina ve idrar yollarında mantar ve bakteri enfeksiyonlarını artırır, zaten diyabette de mevcut olan bu sorunlar ağırlaşabilir veya kronikleşebilir.

Uyku bozuklukları: 
Menopozdaki sıcak ve ter basmaları uykuları bozabilir, bu da kan şekeri ayarlamasını güçleştirebilir. 

Cinsel sorunlar: 
Diyabet vajinaya giden sinirleri etkileyebilir, buna menopozda vajina kuruluğu da eklenebilir.
Diyabetli hastalar menopoza girerken ve sonrasında daha yakın takip edilmeli, gerek menopoz gerek diyabet tedavileri çok iyi düzenlenmeli, bu aşamada jinekolog ve diyabet uzmanı birlikte çalışmalıdırlar. Daha sık kan şekeri ve hemoglobin A1C bakılmalı, kolesterol ve kilo takibi yapılmalıdır.

Düzenli egzersiz ve diyete dikkat etmeye özen gösterilmelidir.
Aklınızda olsun

Düşük yağ: Bir porsiyonunda 3 gram veya daha az yağ içeren besinler düşük yağlı besinlerdir.

Düşük doymuş yağ: Bir porsiyonunda 1 gram veya daha az doymuş yağ içeren besinlerdir.

Düşük sodyum: Bir porsiyonunda 140 miligram veya daha az sodyum içeren ihtiva eden besinlerde kullanılabilir.

Çok düşük sodyum: Bir porsiyonunda 35 miligram veya daha az sodyum içeren besinlerdir.

Düşük kolesterol: Bir porsiyonunda 20 miligram veya daha az kolesterol ihtiva eden besin maddeleridir.

Düşük kalori: Bir porsiyonunda 40 kalori veya daha az kalori içeren besinler düşük kalorili besinlerdir.

İyi kolesterol HDL'niz düşükse damar riskiniz yükseliyor

Kolesterol sorunu denince nedense herkesin aklına kötü kolesterol LDL'nin artışı geliyor. 
Yıllardır yazıp çiziyoruz ama sağlık uzmanlarının çoğunun bile iyi kolesterol HDL'nin azalmasının sağlık özellikle damar sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğundan pek haberleri yok. 
Oysa iyi kolesterolü düşük olanlar kötü kolesterolleri normal olsa bile kalp damar hastalıklarına daha kolay yakalanabiliyorlar. 
Ayrıca bu insanların çoğunda bir süre sonra şeker hastalığı, hipertansiyon, gut gibi problemlerin ortaya çıkma ihtimalleri de daha yüksek oluyor. 
Bizim önerimiz yıllık kolesterol kontrollerinizi yaptırırken sadece toplam kolesterol ve kötü kolesterol LDL tayinleriyle yetinmemeniz, iyi kolesterol HDL'nizi de mutlaka ölçtürmenizdir. 
İyi kolesterol HDL seviyeleri erkekler için 40, kadınlar için 45 mg.'dan düşük olmamalıdır.

Selenyumun fazlası tehlikelidir

Güçlü bir antioksidan olması ve Haşimoto hastalığı gibi bazı bağışıklık sistemi sorunlarında iyileşmeyi hızlandırdığının anlaşılması selenyuma ilgiyi artırdı. 
Selenyum eksikliği olmadan da bu antioksidan mineralden faydalanmak isteyenler çoğaldı. 
Aslında düzenli olarak et ve tahıl grubu besinler tüketenlerde, deniz ürünlerinden, sarmısak, soğan, lahanagiller ve süt ürünlerinden faydalanmayı bilenlerde selenyum eksikliği görülmez, destek olarak selenyum almak da gerekmez. 
Bununla birlikte mutlaka bu destekten faydalanmayı düşünüyorsanız lütfen günde 5 mikrogram civarında kullanın ve kullanım süresini iki aydan fazla uzatmayın, araya 1-2 aylık boşluklar bırakın. Çünkü aşırı selenyum yüklemesi tırnaklarda kırılma, dişlerde dökülme, ağızda metalik tat, nefeste sarmısak kokusu, saç dökülmesi, cilt döküntüleri, hatta karaciğer, böbrek bozuklukları yapabiliyor. Selenyum kullanmayı düşünenler dikkatli olsun!

Hiç yorum yok: