27 Ağustos 2009 Perşembe

Accessorize 2008 / 2009 Sonbahar Kış Koleksiyonu







Accessorize 2008/2009 Sonbahar Kış koleksiyonu ile şapkalar, çantalar, takılar vücuda geliyor ve yeni sezon adeta şenleniyor. Şık takılar Accessorize'dan

2008/2009 Sonbahar Kış sezonunda Accessorize içten gelen spontan şıklığın cazibesinden ibaret. İlham perimiz olarak dünyanın en muhteşem bohem şehri New York’un Greenwich Village bölgesinden genç bir kadını, Julia’yı seçtik. Accessorize, modern ve bohem görünmeyi seven kadınlara sabahın ilk ışıklarından gecenin ışıltılı saatlerine kadar şıklıklarını tamamlayabilecekleri, işte, alışverişte her yerde kullanabilecekleri aksesuarlar sunuyor.














 
Çanta: 64.50 YTL - 89.00 YTL












Eldiven: 57.50 YTL - 64.50 YTL

Kokteyl saati geldiğinde ise, kürk bir bolero, koyu kırmızı bir broş, parlak taşlı gece çantası ve yine taşlarla işlenmiş yüzüğüyle şık bir uyum yakalıyor. Julia, uzun deri eldivenler ve siyah tüllü bir şapka takıp, saçına tüy bir aksesuar iliştirdiğinde ise birden gece için zarif ve göz alıcı bir cazibeye bürünüyor.











Kemer: 39.50 YTL - 48.00 YTL

Geceyi siyah ve dore renklerde bir kemer, leopar baskılı gece çantası, tavuskuşu küpeleri ve gösterişli bir şapkayla bir caz kulübünde sonlandırıyor. Biz aksesuarlara eğlence kattıkça, bu sezonda değişik boyutlar kazanıyor.













 
Julia ponponlarla süslenmiş parıltılı büyük yün çantası, tüvit kasketi ile güne Village’da kahvaltı ederek başlıyor. Öğleden sonra erkek arkadaşıyla romantik bir yürüyüş yaparken, kurdeleli rozetlerle tamamladığı blazer ceketi ve parlak çiçeklerle süslenmiş fularıyla tam bir bohem kolejli kız havasında.

 










Küpe: 19.50 YTL - 28.00 YTL,
Yüzük: 35.00 YTL
Bilezik: 13.50 YTL - 48.00 YTL,
Eşarp: 109.00 YTL
Kolye: 39.50 YTL - 44.50 YTL












 
Bilezik: 39.50 YTL - 44.50 YTL
Yüzük: 35.00 YTL - 48.00 YTL
Kolye: 35.00 YTL - 39.50 YTL
Küpe: 79.50 YTL

Accessorize ile Post-modern uçarılık şıklıkla buluşuyor. sonuçta her kadının içinde, dışarı yansımayı bekleyen hem bohem bir güzel hem de şık bir tanrıça vardır.

























Bilezik: 19.50 YTL - 35.00 YTL
Kolye: 35.00 YTL - 49.00 YTL
Küpe: 35.00 YTL

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Zara 2008/2009 Sonbahar Kış çocuk koleksiyonu



2008/2009 Sonbahar Kış sezonunun önemli ismi Zara tasarladığı sevimli ve şık çocuk koleksiyonu ile her yaşın tercihi olmaya devam ediyor.

Zara 2008/2009 Sonbahar Kış koleksiyonunda yer çocuklar için tasarlanan kıyafet şapka eldiven ceket mont ayakkabı ve gömlek hem çok şık hem de oldukça sevimli.

Zara sezonun modası tüm unsurları 2008/2009 Sonbahar Kış çocuk koleksiyonunda da bulunduruyor.






Büyükler için tasarlanan çizmeler ve ekoseli pantolonlar çocuklar için özel olarak yeniden tasarlanmış.













Çocuklar bu sezon Zara ile hem çok şık hem de sevimli.





























Zara çizgisi 2008/2009 Sonbahar kış sezonu için tasarladığı tüm koleksiyonlarında yer alıyor.







Bayılıyorum zaranın çocuk koleksiyonuna çocuk olmak vardı:)

Kaynak:burda

Patrizia Pepe 2008 / 2009 Sonbahar Kış Çocuk Koleksiyonu

Patrizia Pepe 2008/2009 Sonbahar Kış koleksiyonunda yer alan çocuk koleksiyonu küçük kızlara hem canlı hem de şık bir sonbahar sunuyor.

Patrizia Pepe 2008/2009 Sonbahar Kış koleksiyonu, çocuklar için yarattığı tasarımlarıyla büyüklere sağladığı şıklığı küçükler için de ortaya koyuyor.
Çocukların hareketli dünyasına uygun rahatlıktaki tasarımlar modanın getirdiği en son trendi de yansıtıyor.

Çocukların özel dünyasına, şık ve güzel tasarımlarıyla Patrizia Pepe 2008/2009 Sonbahar Kış koleksiyonu.

Montlar, ceketler, trençkotlar çocuklar için hem trendi hem de soğukların etkisinden koruyacak önemli bir kalkan.




Ekose modasından çocuklardan yararlanıyor. Mini etekler, renkli üstler ve bunları tamamlayan şık aksesuarlar sevimli bir görünüm oluşturuyor.



Kaynak:Burda

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Çocuk odası nasıl olmalı?



Çocuğunuz her geçen gün büyüyor ve ihtiyaçları değişiyor. Doğduğu andan itibaren nasıl bir odaya sahip olması gerektiğini biliyor musunuz?

Özgürce yazıp çizsin

Çocuklarınızın duvarlara resim yapmasından rahatsız oluyorsanız, duvarı, istediği gibi yazıp çizmesini sağlayacak bir kara ya da beyaz tahtaya dönüştürebilirsiniz.

Böylece evin duvarlarına resim yapmayı bırakıp, sadece odasındaki duvara özgürce resimler yapabilir, hatta ders çalışırken unutmaması gereken notları yazarak, uyumadan önce veya sabahları uyanır uyanmaz onları okuyabilir.

Tematik odalar

Evinizin bir tarzı varsa çocuklarınızın odasının neden olmasın? Yaşı küçük de olsa onun da bir stili vardır. Dekore ederken onun da fikrini alıp, hayal ettiği odayı yapmak hiç de zor değil. Tematik odaların pek çok çeşidini çocuk mobilyaları satan firmalarda bulabilirsiniz.

Erkekler daha çok favori sporları, hayvanları ya da tırmanmaya müsait ormanlı dekorasyon stillerini tercih ederken, kızlar çiçekli, kelebekli, prensesli odaları istiyor. Tabii renklerde de büyük farklar var. Erkeklerin favori rengi mavinin tonları olurken, kızlar pembe gibi pastel tonları tercih ediyor.

Bebeğin ilk odası ve temel parçalar

Bebek odasını bebek gelmeden iki ay önce hazırlamak yeterlidir. Renkli bordürler ya da canlı duvar kağıtları, çocukların hayal güçlerini harekete geçirir. Karyola, kıyafetler için bir dolap ve alt değiştirici birimi ilk etapta alınacak temel parçalardır. Perde seçiminde ışığı kesen perdeleri tercih etmek uygundur.

Hesaplı ve uzun süre kullanılacak bir oda Çocuklar hızla büyüdüğü için odalarında da sık sık değişikliğe ihtiyaç duyuluyor. Ancak çok fazla masrafa girmeden uzun süre kullanılacak eşyalar almak istiyorsanız yatağa dönüşen karyolaları tercih edebilirsiniz.

Yine mobilyaların renk seçimlerini yaparken daha klasik renkleri seçebilir ve sadece aksesuvarları değiştirerek odanın havasını da çocuğunuzun yaşına göre değiştirebilirsiniz. Erkek çocuklar için kahve tonlarında doğal mobilyalar, kızlar için ise beyaz mobilyalar alınabilir.

Dar mekanlar için basit çözümler

Birkaç küçük ayrıntı ile çocuklarınızın odalarındaki dağınıklığı toplayabilirsiniz. Çocuklar eşyalarına önem verirler ve hepsini saklamak isterler. Bu tür durumlarda en iyi çözüm bolca çekmece ve dolaptır. Yatak altlarına konan tekerlekli kutular ve altı sandıklı sedirler de işe yarar.

Duvarlara monte edeceğiniz raflar, küçükken oyuncaklara, büyüyünce de kitaplara yer sağlayacaktır. Odanın dekorasyonunda açık renk kullanmak da odayı daha geniş ve ferah gösterir. Eğer çocuğunuzun yatıya gelen arkadaşları varsa ona içinden arkadaş yatağı çıkan bir karyola alın

Nefes alan duvarlar

Japon seramik devi Inax tarafından 'nanoteknoloji' ile üretilen kil bazlı iç cephe kaplaması, çocukların hastalıkları birbirine bulaştırmasını önlemek, mikrop ve bakterileri etkisiz hale getirmek için tasarlanmış bir ürün.

Dünyada ilk ve tek formaldehit içermeyen ürün olan Ecocarat, ortamdaki nem seviyesini yüzde 40 ile yüzde 70 arasında tutarak gerektiğinde fazla nemi alıyor ya da ortama nem veriyor. Malzeme bu şekilde rutubet ve bakteri oluşumunu engelliyor.

Hayal dünyaları gelişsin

Eğer çocuğunuz henüz küçükse, odasına yapacağınız bir kukla tiyatrosu sahnesi ile hem onu çok eğlendirebilir, hem de hayal gücünü geliştirebilirsiniz. Kukla sahnesini firmalardan hazır bulabilir ya da bir marangoza yaptırabilirsiniz.

23 Ağustos 2009 Pazar

Diş Ağrısına Hemen Çözüm!


Karanfilin Faydaları
Karanfil tomurcuğu ağrı kesici ve hafif uyuşturucudur. Bu etkilerinden yararlanılarak diş ağrısını kesmekte kullanılır. Bir adet karanfil tohumu ağıza alınır. Ağrıyan çürük dişin yakınına getirilir ve bir süre orada tutulur ya da gene piyasada satılan karanfilyağı biraz pamuğun üzerine damlatılır ve pamuk ağrıyan dişe bastırılır.

Karanfilin faydaları ise şöyle,

Gaz söktürücüdür.

  • Mide bulantısını bastırır. Kusmaları önler. Karanfil tomurcuklarından bir tutam (7-8 tane) alınıp 1 bardak kaynar suya atılır. 10 dakika demlendirilerek hazırlanan karışım ılık olarak içilir.

  • Karanfil tomurcukları nefesin kötü kokusunu yok eder. Bunun için tomurcuklar ağızda çiğnenip sert bakiye tükürükle atılır ya da yukarda tarifi verilen infüzyonla gargara yapılır.

  • Karanfılyağı romatizma ve nevralji ağrılarının hafifletilmesinde yararlı olur. Bunun için karanfilyağı ağrılı yerlere dıştan ovuşturularak uygulanır.

  • Cinsel gücü arttırır ve cinsel isteksizliği azaltır.

  • Kadınların hamile kalmasını kolaylaştırır ve doğuma yardımcı olur.

  • Mideyi çalıştırır ve iştah açar. Sindirimi kolaylaştırır.Zihni rahatlatır ve unutkanlığı engeller.

  • Karanfil Şurubu Tarifi

    25 ml. Kaynar su taze taç yapraklarının üzerine dökülür ve 12 saat bekletilir. Süzgeçten geçirilip 225 gram şeker eklenir ve karıştırılır. Hazır olduğunda cam bir şişede saklanabilir.
    Kaynak:Burda

    Anne Sütünü Azaltan Bitkiler!


    Emziren annelerin erken dönemde sütlerinin azalmasının en önemli nedenlerinden bazıları şunlardır:

    • Nane

    • Maydanoz

    • Nişasta unu

    • Adaçayı

    • Şeker kamışı

    • Ararot

    • Arpa ve unundan yapılmış besinler

    • Şalgam

    • Mısır

    • Salamurası yapılmış besinler

    • Aşırı tuz tüketim

    • Turşusu yapılmış besinler

    • Sirke ve limon suyunun fazla kullanılması
    Hamile bayanların, bebek yapmayı düşünenlerin, bebek emzirenlerin bu dönemde nane tüketmemesi önerilir. Anne sütünün azalmasının ardında troit bezlerinin normal çalışmaması yatabilir. Arka arkaya doğum yapan kadınlarda sık görülen bir rahatsızlık da troit hormon dengesizliğinin gelişmesidir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.

    Adaçayı hamile bayanların ve emziren anne adaylarının kesin olarak uzak durması gereken bir bitkidir. Tüp bebek veya aşılama yöntemi uygulanacak olan bayanların adaçayından uzak durmaları gerekir.

    Çocuk yapmaya karar veren eşler, adaçayı tüketmemelidirler. Bu kural sadece kadınlar için değil, erkekler için de geçerlidir. Adaçayı içme alışkanlığı olan erkeklerin sperm sayılarında azalma yaşanır.

    Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu

    21 Ağustos 2009 Cuma

    Hamilelikte Obezite



    Obezite ya da şişmanlık; besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziksel aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar. Sağlığı tehlikeye sokacak kadar vücutta yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan bu hastalığın hamilelik üzerindeki etkisi de oldukça büyüktür.

    Obezite, insan vücudundaki solunum ve sindirim sistemi, kalp ve damar sistemi, hormonal sistem gibi sistemleri etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan bir hastalıktır. Yüksek tansiyon ve kolesterol, kalp hastalıkları, şeker hastalığı, bazı kanserler ve eklem hastalıkları obezite ile doğrudan ilişkilidir. Hamilelik öncesinde obezite problemi olan anne adaylarının hamilelikleri sırasında problem yaşama olasılıkları oldukça fazladır. Buna bağlı olarak da bebekte anomaliler dahil olmak üzere çeşitli sorunların ortaya çıkma olasılığı da yüksektir.


    Vücut ağırlığı ideal ağılıktan %20 ya da daha fazla artmış ise bu durum obesite olarak adlandırılmakta ve bu kilo artışı kadınlarda hormonları da olumsuz etkilemektedir. Vücut ağırlığı son derece karmaşık bir hormonal zincire bağlıdır ve hormonların özellikle hamilelik döneminde farklı çalışması anne ve bebek için sakıncalıdır.


    Obeziteye neden olan faktörler arasında yaş önemli bir etkendir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte vücudun metabolizması da gittikçe yavaşlar. Yaşlandıkça kişi aynı miktarda yemek yemekten kaçınmalıdır. Ayrıca, kadınların metabolizma hızı erkeklerden düşük olduğundan daha kolay kilo alırlar. Obezite de genetik faktörler de önemlidir. Aile hikayesinde obezite olan kadınların da eğilimleri oldukça yüksektir. Kişinin yaşam tarzı, psikolojisi, fiziksel aktivitesi de obezite de etkilidir. Daha çok hareket eden, düzenli yürüyüşler yapan, dengeli beslenen ve stress yaşamadan daha rahat hamilelik geçiren anne adaylarında obezite riskinden bahsetmek mümkün değildir.


    Kilolu anne adaylarında hamileliğe bağlı şeker hastalığının görülme olasılığı oldukça yüksektir. Ayrıca aşırı kilo nedeniyle yumurtlama problemleri de olabileceğinden, hamile kalmakta da güçlükler yaşanabilmektedir. Obezite kadınlarda yüksek tansiyona ve buna bağlı olarak da tehlikeli komplikasyonlara da neden olabilmektedir.


    Preeklempsi ve eklempsi görülme olasılığı da oldukça yüksektir. Bu da bebekte gelişme geriliğine sebebiyet verebilir. Annede ise kalp, böbrek ve karaciğer problemleri görülür. Erken doğum riski de söz konusu olabilmektedir.Ayrıca obez anne adaylarının doğum esnasında problem yaşamaları zayıf annelere göre çok daha fazladır. Bebeğin iri olma olasılığı vardır ve doğumda bir çok ciddi problemlerle karşılaşmak kaçınılmazdır. Normal doğum yerine sezeryan gerekliliği artar ama bu operasyon sonrası da enfeksiyon gibi diğer komplikasyonlara da yakalanma riski ile karşı karşıya kalınabilir.


    Obez anneden dünyaya gelen bebeklerde, doğum sonrası kontrollerinde apgar skorları düşük çıkabilmektedir. Bebeğin de yağ dokusu fazladır ve iri doğma riski büyük olduğundan doğum travması ya da bebeği kaybetme riskiyle karşı karşıya kalınabilmektedir. Bebeğin obezite bir anneden doğması, doğumsal kusurların görülme olasılığını da artırmaktadır. Nöral tüp defekti riski, kalp rahatsızlıkları ve erkek bebeklerde inmemiş testis görülme riski de artmaktadır.


    Obezite genel bir sağlık sorunu olarak görülse de hamilelik açısından oldukça risk taşımaktadır. Dolayısıyla obezite olan ya da olma riski taşıyan kişiler anneliği düşünmeden önce bu fazla kilolardan kurtulmalıdırlar. Hamilelik süresince de doktor kontrolünde diyet uygulayarak bu dönemi kontrollü geçirmelidir.


    Obezite riskini azaltmak için;



    1. Yenmemesi gereken ve yüksek enerjili besinler satın alınmamalı.

    2. Aşerme konusunda kilo aldırıcı yemekler için 2-3 lokma yeterli olmalı.

    3. Bebeğe daha faydalı olan sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeli.

    4. Yiyecek alışverişi tok karnına yapılmalı.

    5. Boş zamanlarda yiyecek alıştırmak yerine egzersiz yapılmalı.

    6. Cips gibi abur cubur yerine süt ya da yoğurt gibi besinler tercih edilmeli.

    7. Öğün atlamadan sık aralıklarla azar azar yemek yenilmeli.

    8. Göz önünde yiyecek bulundurulmamalı.

    9. Tabağa yenecek kadar yemek alınmalı, Yemekler mümkün olduğunca yavaş ve iyi çiğneyerek yenmeli.

    10. Yemek yerken televizyon izlenmemeli.

    11. Akşam yemeği saati geç olmamalı.

    12. Yemeklerdeki yağ miktarı azaltılmalı ve etli yemeklere yağ konulmamalı.

    13. Kızartma yemekleri yerine haşlama yemekler tercih edilmeli.

    14. Bol su içilmeli.

    20 Ağustos 2009 Perşembe

    BİRLİKTE OYNAYALIM

    NESİ VAR?
    Bu oyun 3 ile 7 çocuk arasında oynanabilir. Oyuna başlamadan önce, çocukları yönlendirebilecek ve oyunun doğru oynanmasını sağlayacak bir büyük seçilmelidir. Bu kişi anne, baba, öğretmen olabilir.

    Oyunu yönlendirecek olan kişi, bütün çocuklarla birlikte daire olacak şekilde oturur vehep beraber bir ebe seçerler. Ebe odadan ya da sınıftan çıktıktan sonra bir nesne seçerler.

    Dışarı çıkan çocuk içeriye çağrılır vearkadaşlarına tek tek "Nesi var?" sorusunusormaya başlar. Her çocuk bu soru karşısındatutulan nesnenin bir özelliğini söyler.
    Ebe her çocuğa bir soru sorar ve bir turda bilmesi gerekir. Örneğin;

    - Nesi var?

    - Kanatları var.

    - Nesi var?

    - Tekerlekleri var.

    - Nesi var?

    - Camları var.

    - Nesi var?

    - Yolcuları var.

    Ebe kimin yanıtı üzerine tutulan nesneyi bilirse,o ebe olur ve oyun böyle devam eder. Ebe bütün çocuklara soru sorduğu halde nesneyi bilememesi durumunda, ebeliği sürer.

    Bu oyun,çocukların objeleri tanımasına yardımcı olduğu gibidetayları farketme konusunda da öğreticidir.

    Dikkat ve odaklanma gerektirir.Tuttukları objeyi gözlerinin önünegetirmeye çalıştıklarından hayal güçleri de gelişir.

    Ayrıca, yeni tanışan çocuklarıbirbirlerine ısındırmak amaçlı da oynanabilir.

    Kaynak:Burda

    13 Ağustos 2009 Perşembe

    Bahçemizin Yeni ve Minik Misafirleri:)









    Not:Fotoğraflar kötü çıkmış kusura bakmayın :)


    Sıcak döküntüleri olarak da bilinen isilik bebeklerde sıkça rastlanan bir problemdir. İsilik tıp dilinde, "miliaria" olarak adlandırılır. Özellikle sıcak yaz aylarında ortaya çıkan bu rahatsızlık, genellikle yüz bölgesinde görülür. Basit ve önemsiz görünse de hem bebekleri hem de anneleri oldukça etkilemektedir.

    Bebeğin yüzünde; alın, yanaklar, gözkapakları ve burunda oluşur. Ayrıca, vücudun kıvrım bölgelerinde, bez nedeniyle bel ve göbek bölgelerinde de sıkça rastlamak mümkündür. Önlemi alınmadığında vücudun heryerini kaplayabilir. Kızarık, kabarcık ve döküntülerden oluşan isilik, birkaç gün ya da haftalarca sürebilir.

    Bir bebeğin cildi yetişkinlerinkinden farklı özellikler taşır ve özellikle ilk aylarda çok hassastır. Bebeklerin cildi ince, duyarlı ve daha az yağlıdır. Bebeğin cildindeki ter bezi kanalları olan gözenekler, çeşitli şekillerdeki isilik ya da sıcak döküntülerine neden olacak biçimde kolaylıkla tıkanabilir. Ter salgısının deri altında kalmasından oluşan bu kabarcık ve döküntüler sıcak havada ya da bebeğin aşırı sıcak ortamda bulunması halinde daha da artabilir. Düzenli bakım ile, genelde birkaç gün içinde kaybolması beklenen isilik rahatsızlığı bulaşıcı değildir.

    İsilikler küçük, az sayıda, kısa sürede geçen ve küçük deri döküntüleri şeklinde de olabileceği gibi, biraz daha ağır seyreden kaşıntılı ve su toplayan şekillerde de rastlamak mümkündür. Bu nedenle, bebeğin cildi sürekli kontrol altında tutulmalı, isilik başlangıcında uygulanması gerekenlere hemen başlanmalıdır. Bebekteki isilik ve döküntüler, kaşınma ve hafif yanma ile bebeği rahatsız edebilir. Bebek, eğer bu alanları kaşırsa enfeksiyon ve kabuklanmalar ortaya çıkabilir. Normalde kısa sürede kaybolan döküntüler, önlemi alınmadığında tekrar ortaya çıkabilir.

    Koltuk altları, kasıklar, boyun ve ense; dar ya da kalın giyisiler nedeniyle daha çok terlemekte ve uzun süre nemli kalmaktadır. Bebekler giydirilirken hava şartları ve bulunduğu ortam mutlaka dikkate alınmalıdır. İsiliği ortaya çıkaran etkenler arasında en çok rastanan nedeni, bol nemlendirici kullanma ve pamuklu olmayan giysilerdir. Bebek ateşli bir hastalık geçirdiğinde ya da ateşi düştükten sonra da isilik ortaya çıkabilir. Çeşitli mantar vakaları da isiliğe ve döküntüye neden olabilir. Cildinde egzama ya da ciddi döküntü varsa mutlaka doktora götürülmelidir.


    İsiliği önlemek için;

    • Sıcaklarda hergün ya da gün aşırı mutlaka yıkanmalı ya da duş aldırılmalıdır.

    • Dar giysiler yerine bol giysiler tercih edilmelidir.

    • Giysilerin pamuklu ve ince olmasına özen gösterilmelidir.

    • Bebek terli bırakılmamalıdır.

    • Sıcak havada bebeği serin tutulmalıdır.

    • Üst üste çok fazla ve yoğun nemlendirici kullanılmamalıdır.

    • Bebeğin altını sık sık değiştirilmelidir.

    • Bebek sıcak ortamlardan uzak tutulmalıdır.

    • Bebek gereğinden fazla giydirilmemelidir.

    • Bebeğin uyuduğu ortamın pamuklu kumaşlardan olmasına özen gösterin.

    • Yıkanırken yumuşak formüllü bebek şampuanı ve sabunu kullanın.

    • Yıkama sonrası kozmetik ürünlerinden kokusuz, alkolsüz ve renksiz olanları tercih edin.

    • Cilt bakımı ürünlerinin hipoalerjik ve pH değerleri nötr olanlarını almaya özen gösterin.
    İsilik tanısı doktor muayenesi ile konur. Bebek eğer hafif seyreden bir isilik geçiriyorsa, ciddi bir tedavi sürecine girilmeden bebek serin tutularak, düzenli banyo ve nemlendiriciler ile zamanla kendiliğinden geçmesi beklenir. Ama deride iltihaplanma ve kaşıntı varsa, doktorun önerdiği krem ya da losyonların aksatılmadan kullanılması ve önerilen bakım koşullarının uygulanması tedaviyi olumlu etkileyecektir.

    Kaynak:Burda

    Lösemiye Bir Destekte Biz Olalım Ne Dersiniz?

    [Losemi hastasi] Volkan Dundar 13 yasindaydi.

    Hastanede ilik nakli icin yillarca sira bekledi. Bir gun Dundar ailesinin telefonu caldi.Nakil icin sira geldigini soylediler..

    Ancak Volkan bu telefondan 4 gun once olmustu. Son 10 ayda 15 losemili cocuk, uygun ilik bulunduguhalde hastanede yatak bulunamadigi icin yasamini yitirdi.
    '
    Kampanyamiz hizla ilerliyor. Ama zamanimiz cok az. Bugun de losemili bir cocuk basvurdu. 6/6 tam uyumlu verici kardesi olmasina ve hastaninyasamasi kemik iligi nakline bagli olmasina ragmen nakil yaptiracak hastane bulamiyor.

    En yakin 3 ay sonrasina randevu veriliyor. Yani biranlamda beklerken ol deniliyor. Bunun icin zamanimiz yok. Ben utaniyorum. Ama ne yapacagimi da sasirdim. Gercekten bu insanlar bukadar duyarsiz mi?

    Ya da bir tek biz mi telaslaniyoruz? Acaba biz de mi 3 maymun olmaliyiz ki aksam rahat uyuyalim? Hayir , olamaz.Insanlik henuz olmedi. Ya gercekten bizim cok yakinimiz birisi yasayacakken goz gore gore olse biz ne yapardik?

    Insanlar katil olur yahu.Haydi tuslara daha fazla dokunalim ve bu sayiyi kisa zamanda 1 MILYONA cikaralim, sonra da 5 milyona. Sesimizi basin bile duymuyor, siyasiler nasil duysun?Elinize saglik. Kolay gelsin.Dr. Ustun EZER

    Yonetim Kurulu BaskaniLOSEV Losemili Cocuklar Vakfidestek için sadece bir
    TIK TIK

    DİP NOT: arkadaşlar duyan duymayana duyursun kendi blogunda yayınlasın hatta ne olur..farzedinki o çocuklardan biri sizin çocuğunuz bizim çocuklarımız onlar haydi arkadaşlarr..haberdar ettigin için tşk

    http://icmdkiyolculuk.blogspot.com/
    http://elifileyasamak.blogspot.com/

    12 Ağustos 2009 Çarşamba

    Doğum Sonrası Zayıflama


    Hamilelik döneminde alınan kilolar, çoğu anne için eski formlarına dönemeyeceklerini düşündürür. Bu dokuz aylık dönemi az kilo alarak geçirenlerin yanında, aşırı kilo alarak vücudu tamamen farklılaşmış anneler de bulunmakta. Hatta doğum sonrası emzirme döneminde kilo alan anne adayları bile var.

    Dokuz aylık bir hamilelik süreci yaşadınız ve bu dönem içinde bebeğiniz için doktorunuzun önerdiği biçimde sağlıklı beslendiniz. Hatta 1 yerine belki 2 ya da 3 bebek taşıdınız. Onları sağlıklı dünyaya getirdikten sonra, beslenmeleri için en önemli besin olan anne sütünü esirgemediniz ve besleyici olması için her türlü gıdadan yemeye çalıştınız. Bu dönemde rejim yapamamak, hatta kilolarınızdan kurtulmak yerine, belki de az da olsa kilo almak moral bozucu gelebilir. Emzirme döneminde, doğum kilolarıyla biraz daha yaşamak sizin için sorun olabilir.

    Bu durumda tek düşünmeniz gereken, dünyaya sağlıklı bir bebek getirmiş olmanızdır. Görevinizi tam olarak yerine getirdiniz ve onu sütünüzle gerektiği kadar büyüttünüz. Emzirme dönemi bittiğinde, artık kendiniz için birşeyler yapma vakti geldi demektir. Hamilelik ve emzirme döneminde, eğer kontrollü kilo aldıp beslendiyseniz kilo vermeniz daha kolay olacaktır. Hatta uzun bir emzirme döneminiz olduysa ve yine kontrolü kaybetmeden düzenli beslendiyseniz, mutlaka biraz da olsa kilo vermişsinizdir.

    Özellikle sezeryan sonrası kilo vermekte zorlanan, normalden kilolu anneler için uzmanlardan gelen birçok öneri var. Hatta bu önerileri kilo vermek isteyen bütün herkes uygulayabilir.

    Zayıflama konusunda önemli ilk kural, karar vermektir. Kilo vermeyi istemek ve bunu kesin, kararlı ve inanarak sürdürmek ilkönce beyinde bitiyor. Bunu uygulayıp uygulayamayacağınızı ve isteyip istemediğinizi düşünüp, aklınız ve mantığınızla kararınızı verip öyle harekete geçmelisiniz.


    Eğer çok kiloluysanız ve vermek istediğiniz kilo fazla ise, bunu bir diyetisyen yardımı ile yapmak çok daha iyidir. Diyetisyenin size özel olarak uygulayacağı diyet ile daha sağlıklı kilo verebilirsiniz. Eğer fazla kilom yok ve bunu kendim yapmak istiyorum diyorsanız, yapmanız ve uygulamanız gereken uzun bir listeye bağlı kalmak zorundasınız.

    Kilo verme kararını aldıktan sonra, ikinci bir karar olarak da ne kadar zamanda kilo vermek istediğinizi belirlemektir. Bir ayda 5-6 kilodan fazlasını vermenin sağlığınız açısından sakıncalı olduğu unutulmamalıdır. Dokuz ay süresince aldığınız kiloları, bir ayda vermenin imkansız olduğunu bilmeniz, sizin hem mantıklı düşünmenizi sağlayacak hem de size biraz daha moral kazandıracaktır.

    Zayıflarken günün en önemli besin zamanı kahvaltı asla ihmal edilmemelidir. Bir bebeğinizin olduğunu unutmayın ve onun enerjisi karşısında yenilmemek için mutlaka gereken enerjiyi sabah kahvaltısı ile almaya çalışın. Kahvaltıyı ekmek ağırlıklı değil, daha çok lifli ve kalsiyum-protein ağırlıklı beslenin. Az yağlı peynir, 1-2 dilim kepekli ekmek, biraz zeytinyağı, yumurta, 1-2 ceviz, biraz bal, zeytin, yağsız süt, domates ve salatalık. Makul miktarlarda ve yavaş yavaş sindirilerek yendiğinde kesinlikle sağlıklı ve doyurucudur.

    Öğün atlamadan hatta sık sık ama azar azar beslenmenin, diyette önemli bir nokta olduğunu söyleyen uzmanlar, mideyi dolu tutarak sonraki öğünde de fazla yemeyi engellediğini söylemektedir. Ama bu ara öğünlerin yine, hafif ve lifli şeyler olması gerekmektedir. Meyve, yoğurt, badem ve fındık gibi makul miktarda kuruyemiş, salata, kurutulmuş meyveler tam ara öğünler içindir. Öğün atlandığında, daha uzun süren açlık sonrasında yemek daha fazla tüketilmektedir. Esas öğünlerde ise posalı yani bol lifli beslenmeye özen gösterilmeli. Kepekli tahıllar, bakliyatlar, sebze ve meyveler yenmeli ve az yağ ile tüketilmeli.

    Akşam yemeğini saat 7'den sonra yememek dikkat edilecek konulardan biridir. Dolu bir mide ile yatmak, vücudun yağlanması için idealdir. Yatmadan önce açlık hissediliyorsa yine meyve ya da biraz salata yenebilir. Davetlerde ya da misafirliğe gittiğiniz akşam yemeklerinde, teklifleri reddetmeyi unutmayın. Siz istemeden kimse size zararlı bir besin yediremeyeceğini aklınızdan çıkarmayın.

    Yemekler uzun bir süre içinde yenmeli, iyice çiğnenmelidir. Tokluk hissinin 20 dakikada oluştuğu bilinmeli ve bu zaman içinde yemeği bitirmenin daha fazla yemek yenmesine neden olduğu unutulmamalıdır. Yemek yerken hiçbirşey izlemeyin, okumayın ya da herhangi birşeyle meşgul olmayın.

    Şekerli ve tuzlu yiyeceklerden uzak durmak, kızartma ve hamur gibi yiyecekleri hiç tüketmemek gerekmekte. Bu tip yiyecekler çok istendiğinde ya tadımlık ya da çok küçük porsiyonlar şeklinde nadir yenmesine dikkat edilmeli. Bir de yemek pişirirken, mutfaktaki küçük atıştırmalardan uzak durulmalı.

    Hamilelik ve emzirme sonrasında, alkol özlemi abartılmamalıdır. Alkolün kalori açısından yüksek olduğu unutulmamalı ve alkol yanında yenen cips, kuruyemiş ve mezelere de dikkat edilmelidir. Bütün bunların haricinde bol su tüketmek, kahveden uzak durmak ya da makul derecede tüketmek, gazlı içeceklerden ve meyve sularını hiç içmemek kilo kaybına yardımcı olacaktır.

    Ayrıca kilo vermede en büyük etkenlerin; düzenli uyku uyumak, steresten uzak durmak, egzersizi ihmal etmemek olduğu unutulmamalı. Hergün düzenli olarak yapılan spor, hem yapılan diyetin etkinliğini hem de metabolizma hızınızı artırmaktadır. Ev işlerinden yorgun düşseniz bile, en azından yapacağınız 1 saatlik hızlı tempodaki yürüyüş, diyetinize yardımcı olacaktır.

    Kaynak:Burda

    9 Ağustos 2009 Pazar

    Hoşgellldiiinnn

    Allemduriğim hoş geldin canım benim.Çok özlettin kendini.Birde bloğunu yorumlara açsan diyorum tekrar:)