30 Eylül 2009 Çarşamba

İsimler





Yuşa
Cinsiyeti : Erkek


Kökeni : Türkçe


Anlamı isimleri : Tarihlerde, Peygamber olduğu rivayet edilen Yûşa b. Nün

Yula




Cinsiyeti : Erkek


Kökeni : Türkçe


Anlamı isimleri : Meşale. Kandil

Bayru




Cinsiyeti : Erkek



Kökeni : Türkçe



Anlamı isimleri : Çok eskiden bu yana var olan, gazne hükümdarı alptekin'in yerine geçen kimsenin adı

Yenisu 

 Cinsiyeti : Kız


Kökeni : Türkçe


Anlamı isimleri : Mutlu, mesut


Yuluğ

Cinsiyeti : Kız

Kökeni : Türkçe



Anlamı isimleri : Yeni akan su

Suca




Cinsiyeti : Kız



Kökeni : Türkçe



Anlamı isimleri : Uzun düzgün

20 Eylül 2009 Pazar

İyi Bayramlar :)))


Herkese mutlu,huzurlu ve sevdikleriyle beraber güzel bir bayram diliyorum.Daha nice bayramlar beraber geçirmek dileğiyle.Tekrar iyi bayramlar :)))

19 Eylül 2009 Cumartesi

Bayramda beslenmenize dikkat edin


Ramazan ayı boyunca oruç tutan kişi tarafından büyük bir sevinçle beklenen bayram geldiğinde "Oruç bitti, artık yiyebilirim." diyerek aşırı miktarda besin tüketimi başlar. Özellikle tatlı ve et tüketimi artar.



Ramazan ayı boyunca iki ya da üç öğünden oluşan farklı bir beslenme tarzına alışan mide ve metabolizma bir anda çok yoğun bir besin tüketimiyle karşılaşınca, tepkisini hemen gösterir. Başta mide ve barsak hastalıkları olmak üzere çeşitli sorunlarına sebep olabilir.


Fazla miktarda ve yağlı besin tüketimi ile kişilerde gaz, hazımsızlık, mide bulantısı gibi mide ve barsak sistemi rahatsızlıkları görülebilmektedir. Özellikle bu dönemde hamurlu tatlı tüketimi kandaki yağ ve kolesterol düzeyini de yükseltebilir.


Ailesinde kalp, hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi kronik hastalığı ve mide rahatsızlığı olan kişilerin bu konuda daha hassas davranmaları önemlidir.


Bayram boyunca kalabalık ve çok keyifli olan aile yemeklerinin sık olması yenilen yemek miktarını arttırır. Ancak özellikle gün boyu aç kalmaya alışan midede sorun yaşanmaması için yemek miktarlarının azaltılıp öğün sıklıklarını arttırılması gerektiği unutulmamalıdır.


Özellikle yaşı ilerlemiş ve çeşitli sağlık problemleri olan aile büyüklerinin daha da dikkatli olması gerekir. Ramazan bayramının klasiği olmasına rağmen hamurlu ve kızartma şeklinde yapılan tatlılar yerine daha hafif olan sütlü ve meyveli tatlılar bulundurmak ve tüketmek daha faydalı olacaktır.


Ramazanda bir ay dinlenmeye çekilen mide, bayramda tatlı ve hamur işi yiyeceklerle yorulmamalı ve bayramın ilk günlerinde az ve sık aralıklarla sebze ve meyveye ağırlık vererek beslenmeli, vücudun eski düzenine dönmesi daha yumuşak ve sağlıklı bir geçişle sağlanmalıdır.


Ramazan süresince kişilerde sıvı alımı düşmektedir. Bu yüzden mutlaka bayram süresince ve sonrasında su ve asitsiz içecekler içilerek günlük sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır. Ayrıca çay kahve gibi kafein içeriği yüksek içecekler yerine bitkisel çaylar tercih edilmelidir.


• Güne hafif bir kahvaltı ile başlanmalı. Aşırı miktarda yemekten kaçınıp az ve sık yemek yenmeli. En az iki ara, üç ana öğün olacak şekilde planlanmalı. Ayrıca iyi çiğneyerek midenin yükü hafifletilmeli.


• Peklik problemiyle karşılaşmamak için sebze ve meyve yeterince tüketilmeli.


• Yemek pişirme yöntemi olarak kızartmalar yerine haşlama, fırında ve ızgara tercih edilmeli.


• Ağır hamur tatlıları, şekerler, aşırı yağlı, çok tuzlu, kalori açısından yoğun yiyecekler yerine sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmeli. Tatlı olarak sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmeli. Bayramda bilinçsizce fazla çikolata ve tatlı tüketimi, mide yanması, bağırsak bozuklukları gibi şikayetlere neden olur.


• Bayram ziyaretlerinde ikram edilen hamur tatlıları ve çikolatalardan çok az miktarda yemeli. Ayrıca seçici olunup her ziyeret edilen yerde verilen herşey tüketilmemeli.


• Çay, kahve gibi kafeinli içecekler fazla tüketilmemeli, daha çok bitkisel çaylar ve su tercih edilmeli.


• Ramazan aylarında su tüketiminin az olmasından dolayı vücutta oluşabilen su kaybının yerine konulabilmesi için su ve sulu gıdaların tüketimine önem verilmeli.


• Diyabetliler, kalp hastaları, yüksek tansiyonu bulunanlar ve özel diyeti olanlar beslenme düzenini kesinlikle bozmamalı.


Diyetisyen Zuhal Güler Çelik

Kaynak

17 Eylül 2009 Perşembe

Sonbahar-Kış HAmile Giyim

Bebekler İçin Brokoli Çorbası

Brokoli Çorbası
Malzemeler
1 Adet orta boy soğan
Yarım çay bardağı sıvıyağ
250 gr brokoli
1 Adet orta boy haşlanmış havuç
1 Adet yumurta sarısı
1 Çorba kaşığı un
Tavuk suyu
Tuz, su
Hazırlanışı
Küçük küçük doğranmış soğanı sıvıyağda sarartın. Çok küçük dallar halinde ayırdığınız brokolileri ekleyin. 3-4 dakika daha bu şekilde kavurun. Üzerine haşlanmış havucu tavla zarı iriliğinde doğrayıp ekleyin. Ayrı bir kapta yumurta sarısını ve unu, yeterince suyu (yaklaşık 1 litre) ilave edip, çırpın ve topaksız bulamaç haline getirin. Sulu, yumurtalı ve unlu karışımı tencereye aktarıp, tuzunu ayarlayın. Ağır ateşte ve karıştırarak pişmeye bırakın. Üzeri göz göz olana dek pişirip ateşten alın ve servis yapın.

Ağız kokusundan korunmanın 10 yolu

Birçok insanın sorunu olan ağız kokusu kişinin çevresini, bazen de kendisini rahatsız eden bir durumdur. Ağız kokusu, yediklerimizden ve içtiklerimizden kaynaklandığı gibi bazı hastalıkların da habercisi olabiliyor. Günlük hayatta yaşadığımız ağız kokusundan kurtulmak ise bazı önerilere uyarak mümkün.


1)Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun!


Diş çürükleri, dişeti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içi herhangi bir enfeksiyon bakteri üremesini artıracağı için daima ağız kokusuna neden olur. Diş ve dişeti hastalıkları önemli ölçüde kötü koku yapar. Bu sebeple diş hekiminizin önerilerini dinleyip mutlaka diş sağlığı ve bakımına önem vermelisiniz.

2)Ağzınızda bulunan protez ve köprüleri kontrol ettirin!


Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açacağından kötü kokulara sebep olabilir. Bu durumlarda yenilenmesi gerekenleri değiştirmeli, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yapılmalıdır. Ağız kokusu ile mücadelede dişler ve diş sağlığı ilk aşamadır


3)Sakız çiğneyin!


Tükürük ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yoludur. İçinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Bu nedenle şeker gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan kuru ağızlar daima kötü kokuludur. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Nane şekerleri ve tatlı sakızlar genellikle işe yaramaz ve durumu daha da kötüleştirir. Ancak xylitol içeren sakızlar da bu konuda size yardımcı olabilir.


4)Tarçın tüketin!


İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.


5)Daha fazla su için!

Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir


6)Asla burnunuz tıkalı uyumayın!


Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağzı ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.


7)Basit şeker tüketimini azaltın!

Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için inanılmaz bir hazinedir. Bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (Atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi.) diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bu nedenle basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Bu da su içmek gibi size onlarca yararın yanında ağız kokunuzun azalmasına da yardım edecektir.


8)Lokmaları iyi çiğneyin!


Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.


9)Diş ipi kullanın!


Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.


10)Sigara içmeyin!


Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğundan ağız kokusuna sebep olur. Ayrıca diğer bir ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.

Yukarıdaki önerilere uyulmasına rağmen ağız kokusu devam ediyorsa mutlaka bir hekime başvurmak gerekir.


Diş Hekimi Alper Çıldır


www.anadolusaglik.org

Kaynak

Çıldırtan vücut çatlaklarına karşı savaşın


En çok hamilelikte ve ergenlik döneminde oluşan ve tıbbi bir sorun yaratmasa da estetik kaygılara neden olan çatlaklar; hamile kadınların %90'ında, ergenlik dönemindeki kızların %70'inde ve erkeklerin %40'ında görülen bir sorun. Çatlakları tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi ise, ne yazık ki yok. Bu nedenle uzmanlar, çatlaklar oluşmadan önlem almak gerektiğini söylüyor.


Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Aydın Saray: “Deri üç tabakadan oluşuyor; epidermis adındaki yüzeysel tabaka, onun altındaki dermis ve en altta bulunan subkutan doku.” diyor ve çatlakların dermisteki kollajen ve elastin liflerinin miktarının ve birbirlerine yapışkanlığının azalmasından kaynaklandığını söylüyor.


Doç. Dr. Aydın Saray: “Derimiz; kollajen, elastin ve bazı retikülin liflerinin yarattığı bir örgü olarak düşünülebilir. Derinin altındaki örgü gerilince, örgünün arasında, tıpkı mazgallar gibi boşluklar oluşur. Çatlaklar da, cilt altı dokusunun aralıklarından, izler halinde kendini gösterir.” diyor.


Çatlakların nedenleri


Çatlaklar, genellikle “hamilelik çatlağı” olarak bilinse de, sadece hamilelerde görülmez. Ergenlik dönemindeki genç kız ve erkeklerde, özellikle vücut geliştirme ile uğraşan sporcularda, kimi hastalıklar nedeniyle kortizon tedavisi görenlerde, cushing hastalığında olduğu gibi endojen kortizon düzeyi yüksek olan kişilerde de meydana geliyor. Çatlakların en önemli nedenlerinden biri ise, hızlı kilo almak ve hızlı kilo vermek.


Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Yasemin Saray, aşırı kilolu kişilerde yağ dokusunun arttığını, derinin, artan vücut hacmine uyum sağlayamadığını ve böylece çatlakların oluştuğunu anlatarak şöyle devam ediyor: “Çatlakların en çok görüldüğü bölgeler; kalçalar, bacağın üst kısımları, meme bölgesi ve bel bölgesidir. Çatlakların bulunduğu bölgeler, kimlerde görüldüğüne göre değişir. Kadınlarda, özellikle hamilelerde en çok karında, memelerde, uyluk dediğimiz bacağın üst kısımları ile iç kısımlarında görülür. Erkeklerde ise, bacağın üst kısmının dış bölgesinde, bel bölgesinde ve sırtta daha çok karşımıza çıkıyor.”


Çatlaklar, her hızla kilo alıp verende ya da hamilede görülmez, yani genetik yatkınlığın etkisi de büyük. Hamilelik döneminde, kimi nemlendiriciler kullansanız da, ailenizde böyle bir çatlak öyküsü varsa, çatlak riskiniz artar.


Yaş ilerledikçe, çatlaklarınızın görülme sıklığı azalır; oluşumun üzerinden zaman geçen çatlaklar, daha az belli olur. Çatlaklar, erken ve geç dönem olarak ikiye ayrılır. Oluştuğu ilk gün ve haftalarda, kırmızı-mor renkli, deriyle aynı seviyede ya da hafifçe kabarık uzun çizgiler şeklinde kendini gösteren çatlakların uzunluğu ve genişliği, zaman geçtikçe artar. Renkleri de, mor ya da pembeden, porselen beyazına döner ve deri seviyesinden hafif çökük bir duruma gelir.


Alınabilecek önlemler


Oluştuktan sonra kurtulmanın mümkün olmadığı çatlaklara karşı en etkin çözüm, önlem almaktır. Bunun için ilk yapmanız gereken şey ise; hızlı kilo alıp vermemek. Doç. Dr. Yasemin Saray; cildin elastikiyetini artırmak için, düzenli egzersiz ve esneme hareketlerinin de çok faydalı olduğunu dile getirerek: “Bol su içmek, yalnız yüze değil, tüm vücuda düzenli nemlendirici uygulamak önemli. Bunun en uygun zamanı; duş sonrasıdır. Hamileliğe kilolu başlamak da riski artırır.” diyor, ancak genetik yatkınlık varsa, bu önlemlerin de işe yaramadığını söylüyor.


Bu kozmetik sorunun, ergenlik döneminde ortaya çıkmaması için, anne-babalara da görev düşüyor. Çocuklarınızın bağ dokusunu zenginleştirmek için, posa ağırlıklı besinleri tercih etmeniz gerekir. Ayrıca çocuğunuzun, antioksidan etkisi olan, C, A ve E vitaminleri yönünden zengin beslenmesi oldukça önemlidir. C vitamini, en çok kivide ve narenciyede; E vitamini, domateste, karotende ve en çok da havuçta bulunur.


Çatlakları engellemek için:


- Hızlı kilo alıp vermeyin.


- Bol bol su için.


- Duş sonrası vücut nemlendiricisi kullanın.


- Çocuklarınızın bağ dokusunun güçlenmesi için, özellikle ergenlik döneminde posalı besinler tüketmelerini sağlayın.


- Kivi, domates gibi antioksidanlardan zengin besinleri tüketin.
- Cildinizin esnekliğini artırmak için düzenli egzersiz yapın

16 Eylül 2009 Çarşamba

Bebeğinizin giysilerini seçerken dikkat edin



Bebeklerinin giysi seçimi, ne kadar giysi almak gerektiği, nasıl temizleneceği gibi konular anne adayları için önemli birer sorun olmaktadır. Karar vermek için nelere dikkat edeceği konusunda genelde bu konuda tecrübeli olan diğer anneler ve bebek giysileri satan mağaza görevlileri tarafından yönlendirilmektedir. Anneler için yararlı olabilecek bazı yaralı sorular ve yanıtları aşağıda belirtilmiştir.



Yenidoğan bebeğin giysi ihtiyaçlarını belirleyen faktörler nelerdir?



• Nasıl bir iklimde yaşadığınız ve bebeğinizin hangi mevsimde doğacağı önemlidir. Örneğin; bebeğiniz ekim ayında doğacaksa giysilerin çoğu kış mevsimine uygun olmalı, az sayıda daha ince birkaç giysi alınmalıdır.
• Bebeğinizin giysilerini çamaşır makinesi ve kurutma makinesi kullanarak mı yıkayacağınıza karar vermelisiniz. Elde yıkama çok fazla pratik olmayabilir.


• Ne kadar miktarda giysi alacağınıza karar verirken size gelecek hediyeleri ve yakınlarınız tarafından verilebilecek giysileri de düşünmelisiniz.



Yenidoğan bebeğiniz için ihtiyacınız olacak giysiler nelerdir?

• 4–6 tane body, bunlardan 1–2 tanesi yenidoğanlar için diğerleri 0-3 ay olarak seçilebilir.


• Göbek bağı düşene kadar body yerine 1–2 tane t-shirt de alınabilir.

• 4-6 tane pijama ya da tulum alınabilir. Kış aylarında ayak kısımları kapalı olabilir.


• Ancak yaz ayları için ayak kısımları kapalı olmamalı ya da kolay açılabilmelidir.


• Kış aylarında 2–3 tane uyku tulumu, 1–2 tane battaniye, 2–3 tane sweat shirt gerekebilir. Dışarıda giydirmek için kar tulumları, bere, eldivenler olmalıdır.



Bebeğinizin kıyafet seçiminde ve kullanımında dikkat edilecek hususlar nelerdir?



• Bebeğinizin kıyafetlerini yaşa göre değil kilosuna göre almalısınız. Bebeğiniz doğum ağırlığı 4000 gr olarak bekleniyorsa yenidoğan için olan giysileri çok kısa süre küçük gelecektir. Bebekler ilk birkaç ayda çok hızlı büyürler ve giysileri çabucak küçük gelmeye başlar. İlk aylarda 0–6 ay bedenler daha kullanışlı olur.


• Boyundan açılmaya başlayarak ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı olanlar tercih edilmelidir. Sık bez değiştirileceği için altı kolaylıkla açılıyor olmalıdır. Geniş yakalı olması baş kısmından kolayca geçmesini sağlar.


• Doğal iplikten ve özellikle pamuklu giysiler bebek cildi için en uygun olanlarıdır. Ütü gerektirmeyen giysiler daha kullanışlı olacaktır.


• Kıyafet seçerken mutlaka kullanma ve yıkama talimatlarını okuyun. Hem kullanımda hem de kıyafetleri yıkarken size yardımcı olacaktır.


• Bebeğiniz hava sıcaklığını göz önünde bulundurarak giydirin. Özellikle kış aylarında çok kalın giysiler yerine gerektiğinde çıkarılabilecek üst üste giyilebilen giysiler giydirin.


• Bebeğinizi giydirirken baş kısmından giysiyi çabucak geçirmek gerekir. Soyarken de önce ayak ve kollar çıkarılıp, sonra giysi boyunda toplanıp arkadan öne doğru çıkarılmalıdır.


• Bebekler soyunup giyinmekten pek hoşlanmazlar. Ayrıca nefes almaları bloke olursa paniğe kapılıp ağlarlar.


• Çok sıkı çoraplar ve giysiler hareketlerini engelleyeceği için pek uygun değildir.
Özellikle sıkı çoraplar içinde ayak parmakları hareketsiz kalacaktır. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun olmayabilir. Dantelleri kavradığında parmakları arasında sıkışabilir, bağcıklara dolanabilir. Bebek kıyafetlerinin dikiş yerleri sert olmamalı, kaşındırmamalı, kalın olmamalıdır.


• Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kalın kazaklar tercih edilmemelidir. Aynı şekilde bebeğini sürekli kucağına alan anne de kıyafetlerin seçerken buna dikkat etmelidir. Bebekler ilk aylarda sürekli kusabilir, bezinden idrar kaçırabilir. Bu nedenle annenin giysileri de kolay yıkanabilen türden olabilir. Ayrıca parfümlü ve renkli deterjanlar yerine daha kokusuz ve parfümsüz deterjanlar kullanılmalıdır.

Bebek giysilerinin yıkanmasında dikkat edilecek hususlar nelerdir?



• Bebeklerin cildi erişkinlerden çok daha hassastır. Kullanılan temizlik malzemesine bağlı kolaylıkla alerjik reaksiyon gelişebilir. Sadece bebek giysileri için olan deterjanlar kullanılacağı gibi, kokusuz (parfümsüz) ve renksiz deterjanlar da kullanılabilir. Sabun yerine çamaşır deterjanları tercih edilmelidir. Sabunlar kumaş dokusuna zarar verebilmektedir. Kıyafetleri yıkamadan önce mutlaka yıkama talimatı okunmalıdır.


• Bebek çamaşırları için ağartıcı, yumuşatıcı ve güçlü leke çıkarıcıları kullanılmamalıdır.


• Bebeğinizin kıyafetlerini diğer aile bireylerinin kıyafetleri ile eğer sık yıkamanız gerekiyorsa diğer aile bireylerinin kıyafetleri ile yıkanabilir.


• Bebek giysileri alındıktan sonra mutlaka yıkanıp öyle kullanılmalıdır. Saklanırken naftalin ve güve ilaçları kesinlikle kullanılmamalıdır.



Lekeler nasıl çıkarılmalıdır?

Giysi üzerinde kurumuş, katılaşmış lekeler önce kazınmalı ya da silinmelidir. Lekeler hemen soğuk suda ıslatılmalı eğer leke çıkmıyorsa deterjan ile soğuk suda 30 dakika bekletilmeli sonrasında sıcak su ile normal yıkama yapılmalıdır. Lekeli çamaşırlar çamaşır makinesinde yıkanırken giysi üzerindeki yıkama talimatında belirtilen en yüksek sıcaklıkta deterjan eklenerek yıkanmalıdır.



Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Gözer


http://www.anadolusaglik.org/

Kaynak

11 Eylül 2009 Cuma

Olduk 22 :)



İnsan kendine gelince yazacaklar şeyler bulamıyor :) bugün yaş 22 oldu.yıllar çok çabuk geçiyor yapmak istediğiniz birçok şey oluyor ne kadarını yapabilirsen artık :) üzüldüm sevindim ağladım güldüm kocaman bir 22 seneyi arkamda bıraktım.bazen ne kadar kızsamda üzülsemde iyiki doğmuşum iyiki sevdiklerim yanımda ve iyiki blog yazmaya başlamışım diyorum.Herkese mutlu günler benden :)

10 Eylül 2009 Perşembe

MARKS & SPENCER

Minicik bedenlere organik ürünler de içeren bir koleksiyon


Üst Fiyatı:59 Tl



Üst Fiyat:39 Tl


Üst fiyat:45 Tl
Alt Fiyat:39 Tl



Takım Fiyat:59 Tl



Takım Fiyat:89 Tl



Alt Fiyatı:39 Tl




Üst Fiyatı:59 Tl


Ayakkabı Fiyatı belli Değil


Bere Takım Fiyatı Belli Değil


Ayakkabı Fiyat Belli Değil

9 Eylül 2009 Çarşamba

Babanın Listesi

Bir babanın doğuma ve babalığa hazır olmasının en kolay, güzel ve eğlenceli yolu, olabildiğince hamilelik dönemini eşiyle beraber yaşamaktır. Doğum öncesi eşinizle doğuma hazırlık sınıflarına katılabilir, size ilginç gelebilecek ve babalık sürecinde hayatınızı kurtaracak birçok bilgi edinebilirsiniz. Diğer bir yol da okumaktan ve olabildiğince bilgi edinmekten geçiyor. Doğum hakkında bilgi sahibi olmak da sizi ani başlayan doğum sancıları sırasında paniklemekten ve süreci zorlaştırmaktan alıkoyar.

1. ‘Gerçek’ doğumun başladığını anlamak: Doğum zamanı yaklaşıyor. Siz de hazırlıklı olup, doğru zamanda hızlı hareket etmek zorundasınız.


 
  1. Eşinizin ‘suyu geldiğinde’ anlayın ki doğum başlayacaktır. Kadınların yüzde 80’i sularının gelmesinden sonra 12 saat içinde doğum yapıyorlar.
  2. Az az yaklaşan sırt ağrısı, kasıklarda kasılmanın başlaması.
  3. Düzenli kasılmalar. Aralarının kısalması ve daha yoğun ve uzun kasılmaların başlaması.
 2. Kasılmaların zamanlamalarını belirlemeye çalışın. Kasılmaların şiddeti ve aralarındaki zaman, kasılma süresi, size doğumun ne zaman başlayacağı konusunda büyük ipucu verir. Doktorunuzdan kasılmaların zamanlarının ne anlama geldiğini öğrenin.



3. Hastaneye çok erken gitmeyin. Hastaneye hangi aşamada gideceğiniz iyi öğrenin yoksa doktorlar sizi evinize geri gönderecektir. Bu da eşinize ve size ekstra bir yorgunluk demek.


4. ‘Doğum’ nasıl gerçekleşiyor, öğrenin ve hazır olun. Doğum filmlerdeki gibi bir anda bebeğin dünyaya gelmesi ile başlayıp bitmiyor. Çok az kadın sancısız ve çabuk doğum yapıyor. Özellikle ilk kez anne olan kadınlar için durum daha da zor. O nedenle bu ‘yolculuğa’ hazır olun ve desteğinizi eşinizden esirgemeyin