30 Haziran 2009 Salı

Bebek Takıları



PETITES PIERRES Baby On Board Kolye ve İğne Ucu  45 TL
 
 

PETITES PIERRES Girl Kolye ve İğne Ucu 155 TL
 
 

PETITES PIERRES Bebek Arabası Kolye ve İğne Ucu 80 TL
 

PETITES PIERRES Emzik Kolye ve İğne Ucu  110 TL
 
 
PETITES PIERRES Mavi İğne 235 TL
Sevgiyle takmanız için...
-585 / 1000 Altın & Mavi safir.
-Erkek çocuklar için mavi safirli iğne.
PETITES PIERRES Big Sister Kolye Ucu 350 TL
Sevgiyle takmanız için...
-585 / 1000 Altın & Pembe safir.
-Zincir & kolye ucu beraberdir.

Anne Sütünün Sağılması

Anne sütü, bebeğin gelişimindeki en önemli gıdadır. Suni mamalar veya inek sütü hiç bir şekilde anne sütünün yerini tutamaz. Çünkü, anne sütü doğal bir bileşimdir. Anne sütü içerisindeki koruyucu enzimler, bebeğin doğumundan erişkinliğine kadar görülebilecek olası sağlık problemlerinin önüne geçer. Bu açıdan her anne kendisinin, bebeği için "doğal sağlık kaynağı" olduğunu unutmamalıdır.
Başarılı bir emzirmenin yapılamadığı her türlü durumda, anne sütü yerine başka formül sütler kullanılmadan anne sütüne devam edilmelidir. Annenin sütünün kesilmemesi ve emzirmenin devamı için süt sağılması önemlidir. Öncelikle bebek erken doğmuşsa veya hastaysa ve bu nedenle de ememeyecek durumdaysa, annede meme iltahabı, meme başı çatlağı ve yara varsa, annenin meme başı bebeğin emmesine engel oluşturacak şekilde düz veya içe dönükse, anne çalışacaksa, anneden ve bebekten kaynaklanan her türlü emzirme-emme probleminde bir elektrikli pompa tavsiye edilmektedir.

Sütün sağılması şu durumlarda gereklidir :

Annenin sütü azalmış veya kesilmişse, yeniden arttırmak için


Tıkalı memeyi rahatlatmakta

Bebek hasta yada hastanede yatıyor ise

Meme uçları çökük olan annelerin, emzirmeden hemen önce meme uçlarını dışarı çıkarmak için

Kanal tıkanıklığını yada süt birikmesini tedavi etmekte

Memeyi reddeden ve zorluk çeken bir bebeği beslemekte

Bebek annesini ememeyecek kadar prematüre doğmuş ise

Sütün fazla kalanını buzlukta saklamak için

Anne çalışmaya başladıysa bebeğe süt bırakmak için

Anne bebeğinden uzakta iken süt akmasını önlemek için

Bebeğin çok dolu ve gergin memeyi almasını kolaylaştırmak için

Meme ucu ve çevresini kurutmak ve yara olmadan korumak için

Annenin kullandığı bir ilaç varsa, bu ilaç süte geçip bebeğe zararlı olacaksa, annenin tedavisi bitene kadar sütü sağıp sütün kesilmesini önlemek için
 
Süt pompası tipleri :
 
Hastane tipi elektrikli pompalar, bebeğin emme hareketini hem basınç, hem de ritm olarak en iyi taklit eden pompalardır. Bebekten düzenli olarak ve uzun periyotlarla uzak kalınacak ise en uygun seçenektir. Haftalık, aylık veya daha uzun sürelerle kiralanabilir.



İkili pompalar, her iki memeyi de aynı anda sağar ve pompalama süresini yarıya indirir. Ayrıca vücut süt yapma seviyesini artırır.


Küçük el tipi pilli veya elektrikli pompalar, bebeğinden sadece çok kısa bir süre ayrı kalacak annenin ihtiyacını karşılayabilir.
 
Anne sütünü saklarken:

Sağılan sütleri koymak için steril süt saklama poşetleri hem çok ideal hem de güvenilirdir. Sağılan sütler 24 saat içinde kullanılacaksa dondurmaya gerek yoktur.


Yeni sağılmış anne sütü;

- Buzdolabında 3 gün

- Buzdolabı buzluğunda 1 ay

- Derin dondurucuda 3 ay kalabilir.

 
Ayrıca, dondurulan sütler bebeğe verilmeden önce buzluktan çıkarılıp en az 12 saat buzdolabının içinde tamamen çözdürülmelidir. Sonrasında bebeğe kullanılacak olan miktar kadarı biberona boşaltılmalı, kalan süt buzdolabında saklanmalı kesinlikle çözülmüş süt tekrar dondurulmamalıdır.



Çözülen sütü buzdolabının içinde 24 saat muhafaza edebilirsiniz. Anne sütü bebeğe verilmeden önce biberon mutlaka sıcak su dolu bir kabın içinde ılıtılıp (benmari usulü) bebeğe verilmelidir.

Domuz gribi ile ilgili bilinmesi gerekenler

Domuz gribi, İnfluenza A virüsünün neden olduğu esas olarak domuzlarda salgına yol açan bir grip türüdür. Geçmişte sınırlı sayıda olguda insandan insana bulaştığı bildirildi. Ölüm oranı %1-5'dir. Kuş gribinde ise bu oran, dünya genelinde yaklaşık %50 olarak bildirilmektedir. Kuş gribi nedeniyle 2006 yılında ülkemizde saptanan 12 olgudan 4'ü kaybedilmişti.


29 Nisan itibariyle toplam 148 hasta bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri 91 laboratuvarda dayalı kanıtlanmış olgu bildirmiş, bunlardan biri kaybedilmiştir.


Meksika 26 olgu ve 7 ölüm bildirmiştir. Kanada 13, İngiltere 5, İspanya 4, Yeni Zelanda 3, Almanya 3 ve İsrail 2 olgu bildirmişlerdir.


Nasıl bulaşır?


İnsandan insana damlacık yoluyla bulaştığı kanıtlanmıştır. Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 27 Nisan 2009 itibariyle pandemi düzeyini 3'den 4'e çıkarmıştır. Pandemi düzeyleri 1 ile 6 arasında değerlendirilir. Pandemi 4, insandan insana yayılım olduğunu gösterir. Bu durumda, domuzlarla teması olan kişilerin yanı sıra, solunum yoluyla bulaşması söz konusudur. Dünya Sağlık Örgütü, 29 Nisan 2009 itibariyle pandemi düzeyini 5'e çıkardı. Pandemi 5, bir DSÖ bölgesinde iki ya da daha fazla ülkede insandan insana geçişin bildirilmesine dayanmaktadır. Bu düzey önemlidir. Son yıllarda bu düzeyde bildirilen bir salgın olmadı. Bir sonraki aşama ise pandemi 6'dır. Farklı DSÖ bölgelerinde insandan insana geçişin olabileceği ikiden çok sayıda ülkenin bulunması anlamına gelir.


Nasıl yayılır?


Mevsimsel veya klasik gribin yayılımı gibidir. İnsandan insana hapşırma ve öksürme ile saçılan damlacıklar yoluyla yayılır. Ayrıca el teması da önemlidir. Hasta olan kişiler belirtiler görülmeden bir gün önce ve hastalık boyunca enfeksiyonu yayabilirler. Cansız yüzeylerde (masa, kapı kolu gibi) yaklaşık 2 saat canlı kalabilirler. Bu nedenle el yıkamak önemlidir.


Belirti ve bulguları nelerdir?


Belirtileri mevsimsel gribe benzer. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrıları, baş ağrısı, titreme ve yorgunluk ön plandadır. Bazı kişilerde ishal ve kusma görülür. Zatüreye bağlı ciddi hastalıklar ve ölümler olabilir.

Korunmak için ne yapılmalı?


En önemli önlem ellerin yıkanmasıdır. Genel sağlık önlemlerine dikkat etmek gerekir. Uykusuz kalınmamalı, fiziksel aktivite sağlanmalı, günlük stres kontrol edilmeli, bol sıvı ve besleyici gıdalar alınmalıdır. Hasta kişilerle yakın temastan kaçınmalıdır. Cansız yüzeylerin çamaşır suyuyla silinmesi yeterlidir.

Ülke düzeyinde ne yapılmalı?


Türkiye'de henüz olgu yoktur. İlk olgunun saptanabilmesi için sınır geçişlerinde uygun kontroller önemli bir adımdır. Grip belirtileri olan herkesin vakit kaybetmeden hekime başvurmaları uygun olacaktır. Her hastane, kuş gribi için hazırlanmış olan salgın planını raflardan indirmelidir. Dünya Sağlık Örgütü'nün seyahat kısıtlaması ve sınırların kapatılması yönünde bir önerisi yoktur. Ancak hasta olanların seyahat etmemeleri ve hızlıca sağlık kuruluşuna başvurmaları önerilmektedir.


Başkalarına bulaştırmamak için...


Öksürürken ve hapşırırken ağız ve burun kapatılmalıdır. Kullanılan mendiller hemen çöpe atılmalıdır. Eller sabunlu suyla yıkanmalı, su ve sabuna ulaşılamazsa alkollü temizleyiciler kullanılmalıdır. Eller ağız ve buruna götürülmemelidir, virüs bu yolla yayılabilir. Hastalardan uzak durulmalıdır. Hastalanınca vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır. Hastalanınca okula ve işe gidilmemesi önerilir.


Doç. Dr. Önder Ergönül
(Kaynak:Anneyiz.biz)

29 Haziran 2009 Pazartesi

27 Haziran 2009 Cumartesi

Olmuyormuş:)


Burdan,blogtan ve sizlerden ayrı olmuyormuş onu anladım ve burdayım :).Herkese sevdikleriye mutlu nesut bir yaz diliyorum :) :) :)

25 Haziran 2009 Perşembe

Bir Süre Yokum.....


Öncelikle tüm blog arkadaşlarımın ve tüm müslüman aleminin Kandilini kutluyorum.Herkese hayırlar getirmesini diliyorum.
Ben bir süre ara veriyorum ufak tefek sorunlarım var.En kısa zamanda atlatıp burada olacağım inşallah tekrar.Benden dualarınızı eksik etmeyin çok ihtiyacım var çünkü.Hepinizi kocaman öpüyorum.Kucak dolusu sevgiler.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Benden Karışık:)

Aslında bunları daha önce yayınlayacaktım fakat fırsatım olmadı.Kısmet bugüneymiş demek ki:)

Ben sevdiğim :) ve yeğeni ahmet kağan
Biz :)
Kağan ve Ben
Alanya incekum Plajı ve Ben:)
Yine Ben:)
Kemerde Ben:)
Selimiye Camii
Sevgili ve Ben:)
Biz
:)
DAHA BİR SÜRÜ RESİM VAR KOYACAĞIM FAKAT ŞİMDİLİK BU KADAR.TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE

18 Haziran 2009 Perşembe

HAVVANURCUMDAN GELEN İSİMLER

Sağolsun havvanur'cum bana bebek isimleri göndermiş bende onları sizinle paylaşıyorum.

Erva:1-Çok güzel,genç. 2-Son derece cesur ve yiğit adam. 3-Cennet meyvesi
(cinsiyet:Kız/Erkek)

Evla:Daha uygun,daha layık,daha üstün,hayırlı ameller.Cennet nimetleri
(kız)

Tonguç:1-En büyük çocuk.2-Bir tür kuş,baykuş.
(erkek)

Mina:1-Camın ana maddesi.2-Liman,iskele.3-Gökyüzü
(kız)

Tuğberk:Göklerin hakimi
(erkek)

17 Haziran 2009 Çarşamba

BEBEK İSİMLERİ

Bundan sonra blogumda bebek isimlerine de yer vermeye karar verdim.
Aramızda hamile blog arkadaşlarımız olabilir eminim ki vardir:)
Henüz bir isme karar vermemişlerse onlara yardımcı olmak adına hemde ilerde anne olacak blog arkadaşlarıma bir seçenek olabileceğini düşünüyorum.
Ve birde blogtaki arkadaşlarımın henüz fazla bilinmeyen ve beğendikleri bebek isimlerini bizimle paylaşmalarını rica ediyorum.
(Eğer mavibahce.blog@gmail.com adersine mail atarlarsa bloğumda yayınlayabilirim.
Ve bu konuda veya minik meleklerimiz hakkındaki herhangi bir konuda bana mail atarlarsa çok sevinirim.)
İsimlere geçmeden birşey daha eklemek istiyorum daha önce hiç duymadığımız en azından benim duymadığım ve bana ilginç gelen isimlerde olucak.
Bu kadar konuşma yeter gelelim bebek isimlerine:)
AREL:Temiz,dürüst kimse.
(erkek köken:Türkçe)
ASEL:Bal,cennetteki dört sudan biri (kız,köken:Arapça)

Doğum Çantasında Neler Olmalı?

• Bir anne adayının hastane çantasında olması gerekenler aşağıda sıralanmıştır. Ancak çantanızı hazırlarken doğum yapacağınız mevsime çok önem vermeli ona göre giysi koymalısınız. 

• Ayrıca doğum yapacağınız hastane ile görüşmeli sizin ve bebeğiniz için temin edecekleri şeyleri öğrenmelisiniz. Böylece çantanızı gereksiz, kullanmayacağınız eşyalarla doldurmuş olmazsınız.




Bebek için...

2 tane badi (Mevsime göre kısa veya uzun kollu)
2 tane tulum
2 tane çorap
2 tane ağız mendili
2 tane pijama altı
2 tane şapka ve eldiven
2 takım kıyafet (zıbın takımı, pijama takımı ,patiği,başlığı vs)
Yelek ve hırka
Battaniye
Bitmedi, bebek için bunları unutmayın!

3-4 tane bebek bezi
Araba koltuğu/ana kucağı veya portbebe
Havlu
2 tane önlük
2 tane yelek
2 adet patik
Göbek bağı
Saç fırçası
Burun temizleme aspiratörü
Biberon
Anne için...

2 adet gecelik
1 adet pijama
1 adet sabahlık
Altı kaymayan terlik
2 adet çorap
3-4 adet kilot
1-2 adet atlet
2 adet emzirme sütyeni
Hırka ya da şal
Koyu renk havlu
Hijyenik ped
Göğüs pedi
Annenin ihtiyaç listesi de en az bebeğin ki kadar kabarık

Göğüs kalkanı
Göğüs ucu için krem
Göğüs pompasi
Tarak
Diş macunu-diş fırçası
Şampuan
Sabun
Toka, parfüm, makyaj malzemeleri
Kulak pamuğu
Kağıt, kalem
Genel gerekli malzemeler
Fotoğraf makinesi veya kamera
Telefonlar ve şarj aletleri
Yedek piller
Kolonya, ıslak mendil
Kağıt havlu
Kitap, dergi v.s.
Çikolata

15 Haziran 2009 Pazartesi

BEDENİNİZLE BARIŞIN

Bir sabah aynanın karşısına geçtiğinizde gördüklerinizden memnun kalmazsanız sinirinizi bozmayın!


Beğenmediğiniz, hoşunuza gitmeyen sorun gibi hissettiğimiz şeylerden kurtulmaya karşı da fazla direnmeyin. Saçlarınızın dökülmesi sizi mutsuz mu ediyor? Saç ektirin. Gıdığınızdaki sarkmalar, gözaltlarınızdaki torbalar canınızı mı sıkıyor? Düzelttirin. Fazla yağların yarattığı kıvrımlar gözünüze mi takılıyor, kilo verin. Yeter ki kendinizi iyi hissedin, huzurlu hissedin, sevin. Çünkü sağlıklı bir ruh halini sürdürebilmenin yolu bedeniyle barışık olabilmekten geçiyor.

STRES GÖBEK YAPIYOR

Beynin duygusal tepkileri yalnızca bedenle de sınırlı değil. Bu tepkiler göbeğinizde yağ depolanmasına da yol açabiliyor. Araştırmalar stres arttıkça özellikle bel ve karın çevresinde biriken yağların çoğaldığını gösteriyor. Stres yağları yalnızca deri ve deri altı bölgede birikmiyor. Kaslarınızın arasında karnınızın içinde mide bağırsak çevresinde de toplanıyor. İşin kötü yanı duygusal yağların daha çok karnın iç bölgesinde depolanan yağlar olması. Çünkü iç yağ miktarı arttıkça “omentum” isimli yağ organcığı kalınlaşmaya başlıyor. Normalde bir eşarp inceliğindeyken bir minder kalınlığına ulaşabiliyor. Omentumunuz kalınlaştıkça biracı göbeği büyümeye (cankurtaran simidi genişlemeye cankurtaran olmaktan çıkıp sağlık sorunları oluşturmaya) başlıyor.
Bu durumun birinci nedeni stres hormonlarındaki artış. Stres hormonları özellikle kortizol arttıkça omentumun yağ depolama yeteneği artıyor. Kısacası kronik stres yalnız hipertansiyon, kalp hastalığı olarak değil, bazen göbek kiloları olarak da geri dönebiliyor.

DUYGUSAL YEMELER

Duygusal sorunların yeme bozukluklarına yol açtığı da iyi bilinen bir gerçek. Kilo sorunu olanların çoğunda geri planda duygusal nedenli yeme atakları var. Sinirini stresini öfkesini endişesini yalnızlığını başarısızlığını ve başka ruhsal sorunlarını aşmak isteyenler farkına varmadan yiyecekleri bir mutluluk bir rahatlama aracı haline getirebiliyor. Ayrıca baskı altında kalanlarda, iç  çatışmalarını çözümlemekte zorlananlarda, uyku sorunu yaşayanlarda, depresyon problemi olanlarda da duygusal kökenli yeme bozuklukları beklenenden daha sık görülüyor.
Eğer bir gün aynanın karşısındaki görüntünüzden siz de hoşlanmazsanız hemen metabolizmanızı suçlamaya, hareketsizliğinizi bahane etmeye kalkmayın. Ruhsal-duygusal kökenli bir yeme bozukluğu ya da strese bağlı omentum yağlanmanız olabilir. Bunları çözmeden fazla kilolarınızdan kalıcı bir şekilde kurtulamayacağınızı unutmayın. Ruhsal sorunlarınızı çözümlemedikçe (en azından  baş etmenizi sağlayacak davranış değişiklikleri geliştirmedikçe) kilonuz üç aşağı beş yukarı aynı kalacaktır.

İyotlu tuz mu normal tuz mu

Ülkemiz dünyada guatr sorununun en yaygın olduğu yerlerden biri. Bunun nedeni sularımız ve toprağımızın iyottan fakir olması. Bu sorun dünyanın başka ülkelerinde de (İsviçre) vardı ama onlar 70-80 yıl önce ekmek ve tuzlarına iyot ekleyerek bu sorunu çözdüler. Biz her konuda olduğu gibi bu alanda da geç kaldık. Sağlık Bakanlığı ancak 1998'de gıda kodeksinde üreticilere sofra tuzlarını iyotla zenginleştirmeleri zorunluluğunu getirdi. Bu gelecek neslin guatrdan korunması bakımından son derece önemli bir adım oldu. Bugün çoğumuz iyotlu tuz kullanıyoruz. Dörtte bir tatlı kaşığı iyotlu tuz kullanmamız günlük iyot ihtiyacımızın en azından yarısını karşılayabiliyor. İyot eksikliği sorunu yalnızca guatrın önlenmesinde değil, zekâ geriliğinin engellenmesinde de önemli. Araştırmalara göre iyot eksikliğine bağlı zekâ geriliği, önlenebilir zekâ geriliklerinin birinci nedeni. Bu nedenle çok özel bazı durumlar dışında (Haşimoto hastalığı gibi) evinizde iyotlu tuz kullanmanızda yarar var. Sağlık geçmişinde tiroid kanseri olanların da iyotlu tuzdan uzak durmalarında fayda var.

Beslenme ve kısırlık: Son haberler

Yeni yapılan çalışmalarda gıdalarında bazı önemli besin maddelerini ihmal edenlerde kısırlık ihtimalinin arttığı gösterilmiştir. Harvardlı araştırmacıların yaptığı bir araştırmada kısırlık sorunu çeken çiftlerin yüzde 80'inde meyve-sebze gibi antioksidan içeren besinleri az tükettikleri belirlenmiştir. New York Tıp Akademisi'nin araştırmasında ise C ve E vitamini yetersizliğinin erkek kısırlığında etkili olduğu görülmüştür. Hastalara günde 1000 mg. C vitamini verildiğinde sperm sayımlarının arttığı gözlenmiştir. Selenyum'un da sperm hareketini ve yumurtaya ulaşma kabiliyetini arttırdığı belirlenmiştir. Kanda yüksek cıva seviyesi olanlarda da sperm sayısının azaldığı görülmüş ve cıva içeren dip balıklarının aşırı tüketilmemesi önerilmiştir. Kilo sorununun da hem kadında hem erkekte kısırlık problemini kamçıladığını artık çok iyi biliyoruz. Bu nedenle ideal vücut ağırlığına ulaşmanın önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Diyabete menopoz eklenirse
Adetlerin bitmesi ile diyabetli bir hastayı daha sıkıcı bir dönem bekleyebilir.
Bu dönemde bazı değişiklikler olabilir:

Kan şekeri seviyelerinde değişiklikler: Östrojen ve progesteron hormonları hücrelerin insüline karşı cevabını etkilemektedir. 
Menopoz'da hormon seviyelerindeki değişiklikler kan şekerinde oynamaları tetikleyebilir, eğer şeker kontrolden çıkarsa diyabet komplikasyonlarına yakalanma ihtimalleri artar.

Kilo alımı: 
Menopozda bazı kadınlar kilo alırlar, bu da insülün veya ağızdan alınan diyabet ilaçlarına ihtiyacı artırabilir. 

Enfeksiyonlar: 
Menopozda östrojen düşmesi vajina ve idrar yollarında mantar ve bakteri enfeksiyonlarını artırır, zaten diyabette de mevcut olan bu sorunlar ağırlaşabilir veya kronikleşebilir.

Uyku bozuklukları: 
Menopozdaki sıcak ve ter basmaları uykuları bozabilir, bu da kan şekeri ayarlamasını güçleştirebilir. 

Cinsel sorunlar: 
Diyabet vajinaya giden sinirleri etkileyebilir, buna menopozda vajina kuruluğu da eklenebilir.
Diyabetli hastalar menopoza girerken ve sonrasında daha yakın takip edilmeli, gerek menopoz gerek diyabet tedavileri çok iyi düzenlenmeli, bu aşamada jinekolog ve diyabet uzmanı birlikte çalışmalıdırlar. Daha sık kan şekeri ve hemoglobin A1C bakılmalı, kolesterol ve kilo takibi yapılmalıdır.

Düzenli egzersiz ve diyete dikkat etmeye özen gösterilmelidir.
Aklınızda olsun

Düşük yağ: Bir porsiyonunda 3 gram veya daha az yağ içeren besinler düşük yağlı besinlerdir.

Düşük doymuş yağ: Bir porsiyonunda 1 gram veya daha az doymuş yağ içeren besinlerdir.

Düşük sodyum: Bir porsiyonunda 140 miligram veya daha az sodyum içeren ihtiva eden besinlerde kullanılabilir.

Çok düşük sodyum: Bir porsiyonunda 35 miligram veya daha az sodyum içeren besinlerdir.

Düşük kolesterol: Bir porsiyonunda 20 miligram veya daha az kolesterol ihtiva eden besin maddeleridir.

Düşük kalori: Bir porsiyonunda 40 kalori veya daha az kalori içeren besinler düşük kalorili besinlerdir.

İyi kolesterol HDL'niz düşükse damar riskiniz yükseliyor

Kolesterol sorunu denince nedense herkesin aklına kötü kolesterol LDL'nin artışı geliyor. 
Yıllardır yazıp çiziyoruz ama sağlık uzmanlarının çoğunun bile iyi kolesterol HDL'nin azalmasının sağlık özellikle damar sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğundan pek haberleri yok. 
Oysa iyi kolesterolü düşük olanlar kötü kolesterolleri normal olsa bile kalp damar hastalıklarına daha kolay yakalanabiliyorlar. 
Ayrıca bu insanların çoğunda bir süre sonra şeker hastalığı, hipertansiyon, gut gibi problemlerin ortaya çıkma ihtimalleri de daha yüksek oluyor. 
Bizim önerimiz yıllık kolesterol kontrollerinizi yaptırırken sadece toplam kolesterol ve kötü kolesterol LDL tayinleriyle yetinmemeniz, iyi kolesterol HDL'nizi de mutlaka ölçtürmenizdir. 
İyi kolesterol HDL seviyeleri erkekler için 40, kadınlar için 45 mg.'dan düşük olmamalıdır.

Selenyumun fazlası tehlikelidir

Güçlü bir antioksidan olması ve Haşimoto hastalığı gibi bazı bağışıklık sistemi sorunlarında iyileşmeyi hızlandırdığının anlaşılması selenyuma ilgiyi artırdı. 
Selenyum eksikliği olmadan da bu antioksidan mineralden faydalanmak isteyenler çoğaldı. 
Aslında düzenli olarak et ve tahıl grubu besinler tüketenlerde, deniz ürünlerinden, sarmısak, soğan, lahanagiller ve süt ürünlerinden faydalanmayı bilenlerde selenyum eksikliği görülmez, destek olarak selenyum almak da gerekmez. 
Bununla birlikte mutlaka bu destekten faydalanmayı düşünüyorsanız lütfen günde 5 mikrogram civarında kullanın ve kullanım süresini iki aydan fazla uzatmayın, araya 1-2 aylık boşluklar bırakın. Çünkü aşırı selenyum yüklemesi tırnaklarda kırılma, dişlerde dökülme, ağızda metalik tat, nefeste sarmısak kokusu, saç dökülmesi, cilt döküntüleri, hatta karaciğer, böbrek bozuklukları yapabiliyor. Selenyum kullanmayı düşünenler dikkatli olsun!

14 Haziran 2009 Pazar

GEBELİK SORUNLARI VE BESLENME


Gebelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında beslenme planını yeniden gözden geçirmek, bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. İşte bunlardan en önemlileri:


SABAH BULANTILARI NASIL ÖNLENECEK?


" Fazla baharat ve bulantıya sebep olabilecek ağır ve aşırı kokulu besinlerden uzak durun.

" Kolay, sindirilen, kolay hazmedilen besinleri tercih edin.


" Aşırı yağlı besinlerden uzaklaşın.


" Yemeklerinizi oturarak, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin

.
" Yatmadan önce hafif ve yağsız bir ara öğün alın.


" Küçük porsiyonlar halinde beslenmeye çalışın.


" Sabah uyanınca kızarmış ekmek, tahıl gevrekleri, kraker gibi nişastalı yiyecekler tüketin. 


" Bulantı olduğunu düşündüğünüz yiyeceklerden uzak duran. 


" Bu sorunun genellikle gebeliğin ilk 3 ayında oluştuğunu ve bir süre sonra hafifleyeceğini unutmayın.



SORUNUNUZ KABIZLIKSA


Kabızlık anne adaylarının en çok rahatsız oldukları problemlerdendir. Gebelik döneminde salgılanan değişik hormonlar bağırsak hareketlerinde yavaşlamaya yol açmaktadır. Kabızlık ve bununla ilişkili hemoroit sorununun anne adaylarının canını sıkması bundandır. Kabızlık sorununu hafifletmek için:


" Daha fazla su-sıvı tüketin.


" Yürüyün

" Fiziksel aktivitenizi yükseltin


" Bağırsak çalışmasını hızlandıran besinlerden -kuru kayısı, kuru erik, incir- gibi besinlerden istifade edin.


" Posa zengini sebze ve meyveleri, bakliyat ve tahılları ihmal etmeyin.



MİDE EKŞİMESİNİ NASIL AZALTMALISINIZ?


Eğer hamilelik süreciniz mide yanma, ekşime ve kazınmalarıyla tatsız bir hale gelmişse:


" Daha sık aralıklarla beslenmeye, küçük porsiyonlar halinde besinler tüketmeye çalışın. 

" Yağlı, kremalı, soslu besinlerden uzaklaşın. 


" Size dokunduğunu düşündüğünüz yiyecekleri belirlemeye çalışın.


" Yüksek yastıkta yatın. 


" Karnınıza basınç yapacak besinler giymeyin. 


" Yemek sonralarında hafif yürüyüşler yapın.



SORUN AYAKLARINIZIN ŞİŞMESİYSE


Ayak şişmelerinin en sık görüldüğü dönem hamileliğin ilk üç aylık periyodudur. Bu dönemde alabileceğiniz basit tedbirlerle ayak şişmelerinizi azaltabilirsiniz.


" Sık giysiler, iç çamaşırları kullanmayın. 

" Rahat ve geniş ayakkabılar giyin.


" Uzun süre ayakta kalmayın.



" Uzun süre oturmayın.

" Fırsat buldukça ayaklarınızın ayaklarınıza bir destek alın ve onları yükseğe kaldırın.


" İstirahat ederken vücudunuzun sol yanına yatmaya çalışın.


Gebelik dönemi özel bir beslenme planı gerektirir mi?



Evet! 


Gebelerin beslenmelerinde bazı değişimler yapmaları gerekiyor.  
Bunun nedeni annenin normal metabolik düzeninin üzerine bebek gelişiminin eklediği değişikliklerdir. 
Yapılan araştırmalar yeterli ve dengeli beslenen annelerin daha sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğini gösteriyor.  
İyi beslenen annelerin gebelik sürecinde olaşabilecek problemlere karşı daha fazla direnç kazandıkları belirtiliyor. Bebeğin doğum ağırlığı, beyin ve beden gelişimi de annenin beslenmesiyle yakından ilişkili. 
Rahim içinde ölüm, erken doğum ve gebelik zehirlenmesi gibi sorunlarda da annenin gebelik dönemindeki beslenmesi etkili oluyor.
İhtiyaçtan az beslenme diş çürüklerine, kansızlıklara, ağırlık kaybına, kemik zayıflamasına yol açıyor. İhtiyacından fazla kalori tüketen anneleri ise; hipertansiyon, gebelik diyabeti, kilo artışı, ödem gibi sorunlar beklemektedir.


FAZLA KALORİ GEREKİR Mİ?


Gebelik döneminde günlük enerji ihtiyacı biraz değişiyor. 
Gebe annenin enerji ihtiyacı hesaplanırken yaşı, fiziksel aktivitesi, boyu-kilosu gibi faktörler dikkate alınmalı, gebeliğin ilk 3 ayında günlük kaloriye ortalama 100-200, 2. ve 3. üç aylık dönemlerde ise 200-350 kalori civarında kalori ilavesi yapılmalıdır. 
Bu değerler belirlenirken annenin beden kitle indeksi dikkate alınabilir.  
Annenin gebelik süresince ek proteine de ihtiyaç vardır. 
Anne ve bebeğin gebelik sürecinde depoladıkları protein miktarı yaklaşık 900 gr civarındadır. 
Bu da ortalama 3-4 gr protein depolaması demektir. Genel olarak anne adaylarına gebelik süresince normal gereksinimlerine ek olarak günde 20 gr daha protein verilmesi önerilmektedir.


VİTAMİN MİNERAL EKLEYELİM Mİ?


Gebelerin vitamin ve mineral ihtiyaçları da farklıdır. 
Anne adaylarının özellikle demir, iyot ve kalsiyum gibi mineral eksikliklerine karşı korunmaları şarttır. 
Gebe kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mgr civarındadır. 
Gebelikte tüketilen süt veya yoğurt miktarının 500 gr civarında tutulması ve 50-60 gr kadar peynir tüketilmesi bu ihtiyacı çoğu kez karşılamaktadır. 
Yeterince kalsiyum alamayan annelerde vejetaryen beslenenlerde ilave kalsiyum desteği verilebilir.


DEMİR EKSİKLİĞİNE DİKKAT!


Anne adaylarının demir ihtiyaçlarını karşılamak çok önemlidir. Kırmızı yağsız et, derisi alınmış kümes hayvanları, yumurta, balık, tam tahıllar, baklagiller, koyu yeşil sebzeler ve balık en önemli demir kaynaklarıdır. 
Gebe annelerde işi şansa bırakmamaları, hayvansal kaynaklı demir tüketimini arttırmaları öneriliyor. 
Bir gebenin ortalama olarak günde 15-20 mg civarında ek demire ihtiyacı vardır. 
Gebelik sürecinde meydana gelen bu ek ihtiyacı sadece diyetle karşılayabilmek genellikle mümkün olmamaktadır. 
Bu nedenle anne adaylarının demir içeren destekler kullanmaları tavsiye edilmektedir.  
Bizim düşüncemiz gebelerin demir eksikliği yönünden dikkatle izlenmeleridir. 
Bu hem annenin, hem de doğacak çocuğun sağlığı için çok önemlidir. 
Biz kalsiyum içeriği yüksek demirden zengin besinlerin öğünlerde sık sık yer almasını istiyoruz. 
Demir emilimini arttıran C vitamininde zengin meyve çiğ sebzelerin demirden zengin hayvansal ürünlerle birlikte tüketilmelerini tavsiye ediyoruz. 
Demir emilimini engelleyen çay, kahve gibi içeceklerin sınırlanmasını öneriyoruz.


Gebelik süresince bütün annelerin tuz -sodyum tüketimini dikkatle izlemek gerekiyor ama eskisi kadar katı bir sınırlama bugün pek gerekli görülmüyor. Aşırıya kaçmadan orta düzeyde bir tuz veya sodyum tüketiminin daha sağlıklı olduğu belirtiliyor.




D VİTAMİNİ VE ÇİNKOYU UNUTMAYIN


Gebeleri yakından ilgilendiren bir mineralde çinkodur. 
Çinko vücudun yeni dokular yapması, yeni ve kaliteli hücreler üretmesinde önemlidir. 
Beyin gelişiminde çinko ciddi görevler üstlenmektedir. 
Güçlü bir bağışıklık sistemi için de çinkoya ihtiyaç vardır. 
Kısacası gebe annenin de karnında büyüyen bebeğin de yeteri kadar çinko almaları şarttır. 
Çinko en çok kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerinde bulunmaktadır. 
İmkan olduğu takdirde demir kadar çinko ihtiyacının da giderilmesine çalışılmalıdır.
Anne adaylarının vitamin ihtiyaçları da çok önemlidir. 
Gebelikte  D vitamini ihtiyacının yerine konması önemlidir. 
Artan kalsiyum ihtiyacına bağlı olarak D vitamini ihtiyacı da yükselmektedir. 
D vitamini ihtiyacını gidermek için süt ve süt ürünleri çoğu kez yeterli görülmemekte, anne adaylarının güneş ışığından da faydalanmaları, diğer hayvansal proteinlerle D vitaminleri ihtiyaçlarını gidermeleri önerilmektedir.


FOLİK ASİT ÇOK ÖNEMLİ


C vitamini gereksinimini yerine koymak daha kolaydır. 
Her gün sabah kahvaltısında tüketilen bir bardak portakal suyu bile bir gebenin C vitamini ihtiyacını karşılayabilmektedir.
 Eğer yeteri kadar sebze-meyve tüketiyorsa gebelerde C vitamini eksikliğine bağlı bir sorun genellikle görülmemektedir. 
Gebelerin ihtiyaç duyduğu çok önemli bir B vitamini vardır: Folik Asit. Folik asit anne adaylarına özellikle ilk üç ayda çok lazımdır. 
Gebeliğin ilk üç aylık döneminde vücudunda yeteri kadar folik asit bulunduran annelerde omurilik bölgesinde oluşan "Spina Bifida gibi doğumsal defektli bir bebek doğurma riski azalmaktadır. Folik asit gereksinimi yerine koymak için en garantili yol gebe kalmaya karar vermeden 4-5 öncesinden itibaren her gün 400 mikrogram folik asit  kullanmaktır. 
Gebeliği takiben bu miktarın günde 600 mikrograma yükseltilmesi önerilmektedir. Folik asiti doğal yoldan karşılamak için anne adayları daha fazla koyu yeşil yapraklı sebze, turunçgil, yağlı tohumlar ve kuru baklagil tüketmeleri tavsiye edilmektedir. 
Gebelik süresince alınan çoklu vitamin-mineral desteklerinin içinde folik asit bulunup bulunmadığına dikkat etmek gerekmektedir.


OMEGA 3 İÇİN BALIK VE CEVİZ


Biz anne adaylarının hamilelik sürecince sık sık balık, ceviz ve diğer omega-3 kaynağı besinleri tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Bedeninde yeteri kadar omega-3 yağ asiti bulunduran annelerin çocuklarının beden ve özellikle beyin gelişimlerinin daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz.  Yeteri kadar Omega-3 yağları kullanan annelerin daha sağlıklı bebekler doğurduklarını gösteren çalışmaların sayısı oldukça yüksek.  Haftada 2-3 gün taze ve doğal balık tüketimi yeterli görülüyor.


Gebelik döneminde ne kadar su tüketelim? Su herkes için önemli bir besin unsurudur ama anneler için daha fazla önem kazanmaktadır. Anne ve bebeğin günde ortalama 2,2,5 litre sıvı tüketimine ihtiyaç vardır. Belirli bir miktar su tavsiyesi yerine, susadıkça bol bol su içmek bir hamile için  yeterli olmaktadır. Vücudu susuz bırakmamak hamileler için daha önemlidir.


Hamilelik-beslenme ilişkisi sadece bebek ve annenin sağlığının korunması için değil, hamilelik süresince ortaya çıkan bazı sağlık problemlerinin azaltılması veya önlenmesi yönünden de gereklidir. Sabah bulantıları, kabızlık, şişmeler, mide yakınmaları bir hamilenin nasıl beslendiği ile yakından ilişkilidir.   Hamilelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında nasıl bir beslenme planı uygulayacağınızın yanıtını yarın vereceğiz. 


BEBEĞİNİZİ SÜTÜNÜZLE BESLEYİN

Emziklilik döneminde uygulanan beslenme planı hem annenin hem de büyüyen bebeğin sağlığı bakımından çok önemlidir. Hemen belirtelim! Anne sütünün miktarını ve kalitesini etkileyen üç önemli etken var: Annenin tükettiği yiyeceklerin yeterli, dengeli ve çeşitli olması, hamilelik döneminde kazanılan yedek besin deposunun miktarı ve annenin psiklojik durumu...



Salgılanan sütteki besleyici unsurların önemli bir kısmı annenin yediklerinden sağlanır. 
Bu dönemde besinlerle alınan kalorinin tümü süt için harcanmamakta, vucüdun diğer ihtiyaçları için de   kullanılmaktadır.  Süt veren annelerde besinle alınan toplam enerjinin %80'ini süt yapımı için kullanılır. 
Sağlıklı bir annenin günde ortalama 800 ml kadar süt salgıladığı dikkate alındığında emziklilik döneminde annelerin günlük enerji tüketimlerine 750 kalori kadar ilave gerekir. Bu miktarın 500 kalorisini annenin gün boyunca yediklerinden, 250 kalorisi ise gebelik döneminde kazanılan depolardan sağlanacaktır. Kısacası emziren bir annenin günlük kalori ihtiyacına 500 kalori kadar bir ilavenin yapılması gerekir.


BUNLAR ÇOK ÖNEMLİ!


Emzikli annelerin daha iyi ve düzenli süt verebilmeleri için özel bir şey yapmaları pek gerekmez. İşte en önemli köşe taşları
Emziren anne iseniz: 


" Sütü arttırmak için enerji miktarı yüksek (tatlı, çikolata, kek, pasta, şerbetler ...) besinlerden tüketmenize gerek yoktur. Şekerli besinler sütü arttırmaz. Tatlı ihtiyacı mümkün olduğu kadar sütlü tatlılardan karşılamalısınız. 


" Günde 3-4 porsiyon kalsiyumdan zengin besinler (süt, yoğurt ve peynir) tüketilmelisiniz. 


" Sebze ve meyveleri  mutlaka her öğünde tüketilmeye özen göstermelisiniz.


" Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünlerin içerdikleri katkı maddesi nedeni ile tüketimi önerilmemektedir. 


" D vitamini sadece güneşin doğrudan cilde yansıması ile sağlanır, besinlerde bulunan bir vitamin olmadığı için emzikli anne güneşten mutlaka faydalanmalıdır. 


" Yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalıdır.


" Kuru meyvelerin tüketimi ek kalsiyum ve demir desteği sağlar. (1 porsiyon meyve = 4 adet kuru kayısı) 


" Kansızlığı önlemek için çayın yemeklerden yarım saat önce ve sonra içilmesine özen gösterilmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya gibi bitki çayları tercih edilebilir.


" Bu dönemde su metabolizmasında artış vardır. Süt miktarının değişmemesi için annenin sıvı alımını arttırmak gerekir. Günlük alınan sıvı miktarı yaklaşık 3 litre olmasına özen gösterilmelidir.   Bu miktar pratik ölçülerle 12 su bardağı su , süt, ayran, hoşaf, komposto, taze sıkılmış meyve suları ve  bitki çayları şeklinde önerilmektedir. Çay ve kahve gibi içeceklerin süt verimini azalttığı bilinmektedir. 


" Doktora danışılmadan ilaç veya ek herhangi bir vitamin kullanılmamalıdır.



Daha detaylı bir beslenme bilgisi için deneyimli diyet uzmanlarından, doktorlardan, hemşirelerden yararlanmalısınız. Hamilelik döneminizde emzirme ve beslenme, emzirme ve egzersizler, emzirme ve psikolojik etkileri konularında bilgilenmeye çalışmanızda yarar var.


YAPMAYIN...


"  1-2 fincan kahve içebilirsiniz. Fazlası ile sütünüzle bebeğinizi gereğinden çok kafein yüklersiniz.


" Alkol içmemelisiniz. İçtiğiniz alkol doğrudan anne sütüne ve bebeğinize geçer. Eğer "40 yılda bir bardak" alkol oranı düşük bir içki alırsanız (1 bardak şarap veya bira) hoşgörülebilir. Siz yine de emziren bir annenin alkol kullanmaması gerektiğini unutmayın!


" Nikotin doğrudan anne sütüne geçer. Gebelikte bıraktığınız sigarasız yaşam alışkanlığını emzirirken de sürdürün. Hala içiyorsanız hiç olmazsa bebeğinizin yanında içmeyin, onunla aynı odada sigara tüttürmeyin, onu zehirlemeyin. Emzirmeye başlamadan en az 2,5-3 saat önce sigaranızı söndürmüş olun!


" Kullandığınız hemen her ilacın sütünüzle bebeğinize de geçebileceğini unutmayın. Reçeteli veya reçetesiz bir ilacın bebeğinize geçip geçmiyeceğini doktorunuz veya eczacınızdan başkası bilemez, onlara danışın!


YAPIN....


  Kalsiyumdan zengin bir beslenme planı yapın: Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler.


 Magnezyum, demir ve çinkoyu unutmayın: Kurubaklagiller, fındık, tam buğday, yeşil yapraklı sebzeler, et, balık..
 B-12 ve D Vitamini alımınızı arttırın: Balık, yumurta, kümes hayvanları, et


 Folat-Folik asit desteği alın: Gebelik ve emzirme döneminde günde 400-500 mcg Folata ihtiyacınız var.
 Günde 10-12 bardak su için.



Çoklu bir vitamin desteği ve omega-3 kapsül ve şurubu desteği kullanın.


KEYİFLİ YORGUNLUKLARDA VAR!


Yorgunluğun keyiflisi olur mu demeyin! Duygusal veya psikolojik kökenli yorgunlukların şaşırtıcı olanları da var: 


Eğer tatiliniz sizi yeterince dinlendirememiş, bedensel ve ruhsal bagajınızı umduğunuz kadar hafifletememişse bırakın yorgunluk azaltmayı ilave yorgunluklara bile yüklenilse tatil sonrası bitkinlik ve enerjisizliği normaldir. 


Özellikle tatile giderken işini de yanında götürenlerde rahatlamayı ve huzur bulmayı tatilde bile beceremeyenlerde veya çıkacakları tatili gereğinden çok önemseyenlerde de bu sendroma daha sık rastlanmaktadır. 


Sonbahara hazırlandığımız bu günlerde bahar yorgunluğu riskinizin olmadığını düşünüp sevinebilirsiniz. 


Bahar yorgunluğuna ilişkin görüşlerimizi sonraya bırakabiliriz. Ama kış aylarında görülen uzun, güneşsiz ve kasvetli günlerin etkisi ile oluşan mevsimsel depresyona karşı uyanık olmanız gerektiğini de hatırlatalım.

Özellikle uzun ve karanlık kış günlerinde eğlenmeye, dinlenmeye ve egzersize daha fazla vakit ayırmanız gerektiğini unutmayalım!